Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD); MÜSİAD Kırsal Kalkınma Komitesi’nin öncülüğünde, alanında uzman akademisyenlerin desteği ile hazırlanan ve tarım sektörünün nabzını tutan ‘Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılında Kırsal Kalkınma ve Tarımın Geleceği Raporu’na yönelik inovatif verileri, MÜSİAD Genel Merkezi’nde düzenlenen bir basın toplantısıyla açıkladı.
‘MÜSİAD Tarım 2021 Raporu’, tarım sektörünün geleceğine yön verecek öngörülerin yanı sıra Türkiye’nin tarımsal üretimde sahip olduğu fırsatlara yönelik önemli ipuçları sundu. Tohumculuk, bitkisel üretim, hayvancılık, balıkçılık gibi tarım ekosistemine giren birçok başlığı barındıran rapor; ıslah çalışmaları ve tarımda mekanizasyon gibi teknik alanlara da ışık tuttu. Tarım sektöründeki fırsatları analiz eden ve bu alana yönelik yatırımlarını hızlandırmak isteyen yatırımcı ve girişimcilere rehberlik eden ‘Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılında Kırsal Kalkınma ve Tarımın Geleceği Raporu’nda nitelikli göç, kırsal kalkınma, Avrupa Birliği ve Yeşil Mutabakat konularına da değinildi. Geleceğe yönelik öneri ve stratejiler; sektör paydaşlarını kapsayıcı bir şekilde ele alındı.
İnovatif bir yol haritası sunuldu
Tohumculuk teknolojilerinin geleceği, hayvancılıkta yeni fırsatlar, organik ve ekolojik hayvancılık, akıllı çiftlikler, hayvan ıslahı ve yeni ırklar, balıkçılık, organik tarım, dikey tarım ve şehir çiftlikleri, çevre kontrollü tarımda sistem bileşenleri, dijital tarım, ormancılık gibi tarım sektörünün yarınına yön verecek gelecek trendlerinin analiz edildiği ‘MÜSİAD Tarım 2021 Raporu’ sonuçları, Türk tarım sektörünün tüm paydaşlarına 2021 ve sonrasında hangi stratejilere yatırım yapılması gerektiğine dair inovatif bir yol haritası sundu.
Yüzümüzü kırsala dönmeliyiz
Tarımsal üretimin, ülkelerin dışa bağlılık ve kendine yetebilmeleri açısından çok önemli bir konuma sahip olduğunu belirten MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, “Son dönemlerde yaşanan, kırsalda üretim zihniyetinden uzaklaşma durumundan sıyrılarak verimliliği artırıcı projelere odaklanmalıyız. Türkiye nüfusunun 2040 yılında 110 milyona ulaşması bekleniyor. Bu nüfusu baz alarak tarımsal üretim ve hayvancılık yapılacak bölgeleri tek tek ele alıyoruz” dedi. Kırsal kalkınmanın sağlanması için öncelikli olarak gıda, tarım, hayvancılık ve orman ürünlerinde ilerlemek gerektiğinin altını çizen Kaan, sözlerine şöyle devam etti: “Anadolu’nun bereketli topraklarında 7 bin çeşit tohum bulunuyor. Bu zenginliği, gelecek nesillere aktarabilmek ise hayati bir önem taşıyor. Dünyada katma değerli ürün üretimi konusunda ciddi bir rekabet yaşanıyor. Tarım sektöründe de teknolojinin gücüyle ilerlemeli, yeni projelere imza atarken kırsal dönüşüm anlayışı ile hareket etmeliyiz. Bu nedenle, yüzümüzü kırsala dönmeliyiz.”
Türkiye’ye net döviz kazandıran sektörler, sadece tarım ve tarıma dayalı sanayi kategorisinde yer alıyor
Türkiye’nin tarım potansiyeline yönelik güncel verileri de paylaşan Kaan, “2018 yılında 22.7 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen tarım ihracatı, 2019’da 23.4 milyar dolara, 2020’de 24.4 milyar dolara, 2021’in Ocak-Temmuz döneminde ise 15.6 milyar dolara ulaştı. Türkiye, 16.4 milyar dolar düzeyinde bitkisel ürün ihracatına sahip. Ağaç ve orman ürünleri ihracatı ise 5.6 milyar dolar ile bitkisel ürün grubunu takip ediyor. Hayvansal ürün ihracatı ise 2.5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Türkiye ihracatının yüzde 30’unu tarım odaklı sanayiciler gerçekleştiriyor. Türkiye’ye net döviz kazandıran yani ticaret açığı vermeyen sektörler, sadece tarım ve tarıma dayalı sanayi kategorisinde yer alıyor” dedi.
Teknoloji transfer ofisleri ve teknoparklar desteklenmelidir
Tarımsal kapasiteyi geliştirmek adına tarımsal teknoloji sektörünün kurumsallaştırılması gerektiğine vurgu yapan Kaan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu amaçla teknoloji transfer ofisleri ve teknoparklar desteklenmelidir.Tarımda en kritik meselelerden biri de üretim planlamasını doğru yapmaktır. Bölge şartlarını iyi değerlendirerek her bölgenin iklim ve toprak yapısına uygun ve mümkünse katma değeri yüksek üretimlerin birkaç yıl evvelden planlamasını yapmak bize hem ihracat avantajı kazandıracak hem de toprak ve zaman kaybını engelleyecektir. Türkiye aile çiftliklerinin en fazla görüldüğü ülkelerden biridir. Bu çiftliklerin sürdürülebilirliğini sağlamak için gerekli destekleme politikalarını sağlamak tarımda devamlılığı ve nesil aktarımını kolaylaştıracaktır. Sadece aile çiftlikleri değil, gerekirse küçük çaplı toprakların toplulaştırılmasıyla, büyük çiftlikler sistemine geçilmesi ve ölçek avantajının tarımsal üretimde de sağlanması Türkiye’nin hala en önemli sorunlarından biridir. Her zaman dile getirdiğim bir hususu tekrarlamak isterim: devletin verdiği hibe ve teşviklerin tarımsal üretimde de takibinin yapılması ve teşvik verimliliği kavramının bir üretim-yatırım-ticaret senkronizasyonu bileşeni olarak algılanması ve kabul edilmesi artık elzemdir. Düşük karbonlu üretim de denilen, yeşil ekonomi modelinde tarımsal kaynakların israfının ya da kirlenmesinin önlenmesi, sanayi üretiminin tarımsal üretimi sekteye vuracak şekilde arazi yapılarına saygılı olarak inşaa edilmesi ve bunun için gerekli altyapıların yani doğaya saygılı OSB’lerin yapılması esastır.Bizler MÜSİAD olarak KOBİ kuluçka Merkezleri adını verdiğimiz ve enerjisinden atık yönetimine kadar doğaya saygılı orta ölçekli sanayi siteleri projemizin ilk prototipini tamamlamış bulunmaktayız. Bu model, diğer tüm OÖSS için bir standart olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından kabul görmüştür. Sadece toplu tarım değil, hassas tarım ve hatta topraksız tarım uygulamalarında da son yirmi yılda dünyadaki gelişmeler takip edilmeli ve şehir ortamlarında bile tarımsal üretim yapılacak alanların kapalı ya da açık inşası yapılmalıdır. Hatta şehir yaşamının bir parçası olarak evde ya da ev önü ortamlarda dar alanlarda tarımsal çalışmaların yapılabileceği kitlerin üretimi yapılmalıdır. Böylece şehir halkı hem tüketmeden önce üretim bilincine, hem de tarımsal üretimin ne kadar verimli ve zevkli bir iş olduğuna ikna edilebilir.”
Kendisi üretemeyen ülke kaybetmeye mahkumdur
Tarım ve hayvancılık konusunda küresel güç odaklarında dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Kaan, “Tarım ve Hayvancılık bu kadar hayati bir noktada yaşamımıza dokunsa da maalesef küresel güç odaklarının ve çok uluslu firmaların merkezkaçında devam etmektedir. Onların üretime bu denli müdahil olmaları hem gıda kalitesini düşürerek karlılık karşısında maalesef yeni yüzyılın hastalıklarını tetiklemekte, hem de en önemlisi evlatlarımızın sağlığı ile oynamaktadır. Bu nedenle kendi sofrasına geleni bizzat kendisi üretemeyen ülke kaybetmeye mahkûmdur.” İfadelerini kullandı.
Dijital dönüşüm, akıllı tarım, dikey tarım gibi kavramlara yönelik yatırım süreci hızlandırılmalı
“Birleşmiş Milletler (BM), dünya nüfusunun 2050 yılında yüzde 40 oranında artarak 9 milyara ulaşacağını öngörüyor. Nüfusun 3 milyar kişi artması ise gıda taleplerini karşılayabilmek için yüzde 70 daha fazla gıda üretimine ihtiyaç duyulacağını gösteriyor” diyen MÜSİAD Kırsal Kalkınma Komitesi Başkanı Abdullah Eriş ise şu yorumda bulundu:
“Geleceğe yönelik inovatif ve teknolojik gelişmelerin aktarıldığı ‘Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılında Kırsal Kalkınma ve Tarımın Geleceği Raporu’, tarım sektöründe öne çıkan dijital dönüşüm, akıllı tarım, dikey tarım gibi kavramlara yönelik yatırım sürecinin de hızlandırılması gerektiğini ortaya koydu.”
Yüksek refah ve yaşam ekosistemi çerçevesinde şehirde bulunan imkânlarla, kırsalda bulunan doğal yaşamı bir araya getiren bir ekosistem hedefliyoruz
“Türkiye; önümüzdeki yıllarda doğal ve akıllı yaşam projeleriyle, kendi kendine yetebilen, üreten ve topraklarından en yüksek verimi alarak dünyanın sayılı üretim değerlerine sahip ülkelerinden biri olacak” ifadesini kullanan Eriş, “Tarımda inovatif gelişmelerin, tarımsal meteoroloji, erken uyarı sistemi, sulama ve gübreleme otomasyonları, akıllı gübre yönetimi, hassas ilaçlama, izlenebilirlik yazılımları gibi tarımsal modernizasyon uygulamalarıyla çevre, teknoloji ve inovatif ilkelerin ‘Akıllı Tarım Kentler’de uygulanmasını planlıyoruz. ‘Yüksek Refah ve Yaşam Ekosistemi’ çerçevesinde ise şehirde bulunan imkânlarla, kırsalda bulunan doğal yaşamı bir araya getiren bir ekosistem hedefliyoruz” dedi.
2023 yılı tarım hedefi, Türkiye’nin üretim değerlerine sahip ilk 5 ülkeden biri olması
2023 yılı tarım hedeflerinin, Türkiye’nin üretim değerlerine sahip ilk 5 ülkeden biri olması olduğunun altını çizen Eriş, ekonominin canlanması, doğal kaynaklar ve çevrenin korunması, şehirdeki baskının azalarak kırsal bölgelerdeki kalkınmanın etkin hale gelmesi için çalıştıklarını vurguladı.
Raporu https://tarimingelecegi.com/ adresinden inceleyebilirsiniz.