Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı, ‘Küresel İklim Değişikliğini Araştırma Komisyonu’nda soruları cevapladı. Madencilikle ilgili negatif algıyı kırmaya çalıştıklarını belirten Kalaycı, “Geçen yıl 42 ton altın ürettik; hedef 100 ton altın. Yani dolar basamıyoruz ama altın basabiliyoruz” diye konuştu.
Hürriyet’ten Bülent SARIOĞLU’nun haberine göre Ormanlık alanlarda altın aramaları başta olmak üzere çevre açısından tartışılan madencilik işletmeleri Meclis’te kapsamlı bir oturumla değerlendirildi. Küresel İklim Değişikliğini Araştırma Komisyonu’nda soruları yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı, “Geçen yıl 42 ton altın ürettik; hedef 100 ton altın. En önemlisi, bir gramı yurtdışına gönderilmiyor, Merkez Bankası satın alıyor. Yani dolar basamıyoruz ama altın basabiliyoruz” dedi.
POTANSİYEL 6 BİN 500 TON
Madencilikle ilgili negatif algıyı kırmaya çalıştıklarını belirten Kalaycı, Kaz Dağları’ndaki arma ruhsatları gibi tepki çeken izinlerle ilgili de bilgi verdi. Kalaycı şunları söyledi: “2000 yılında hiç altın üretimi yok Türkiye’de. 2001’de 1.5 ton altın üretmişiz. Geçen yılı 42 ton altın üreterek geçirdik; ekonomiye katkısı 2.4 milyar dolar. Türkiye’de altın var; bilinen rezerv 1.500 ton, potansiyel rezerv 6 bin 500 ton altın. ‘Kaz Dağları bölgesinin yüzde 79’u maden işletmeye açılmış’ deniyor. Bu bilgi biraz açıklanmaya muhtaç: Maden ruhsatları dediğimiz, arama ruhsatıyla başlıyor. Diyorsunuz ki: ‘Şu halı kadar bir alanda arama yap.’ Geliyor, 15 santimlik delikler deliyor, sondajlar yapıyor. Böyle 100 tane halı kadar sahayı arasanız, 1 ya da 2 tanesinde maden bulursunuz. Dolayısıyla, çok sayıda arama ruhsatının varlığı kötü bir şey değil, iyi bir şeydir. Ülkenin ne kadar doğal kaynağının olduğunun tespit edilmesi lazım, çıkarılıp çıkarılmaması ayrı bir mevzudur. İnsanlar korkmadan arayabilmelidir madeni. Arama ruhsatından sonra işletme ruhsatı var; çok küçük kısmında işletme izni alır. Çünkü büyük bir alanı kapatırsanız çok büyük orman bedelleri ödemek zorunda kalırsınız. Orman bir de kira alır. Baştan çok büyük ruhsatlarla başlayan bu süreçler, ine ine binde 1’lere iner.”
SİYANÜRDEN ŞÜPHEM YOK
Bakan Yardımcısı Kalaycı, altın madenciliğinde siyanür kullanımındaki kaygılara karşı da, “Dünyanın hiçbir yerinde siyanürle maden aranmaz. Siyanür bir ayrıştırma aracıdır, o kadar. Siyanür 20 ppm’lik bir miktarda bulunur ayrıştırma amaçlı olarak. İnanın, bu siyanür süreci o kadar dikkatle takip edilir ki Çevre Bakanlığı tarafından, orada benim içim çok rahat, hiç şüphem yok. Türkiye’deki siyanürün yüzde 97’si madencilik dışındaki alanlarda kullanılır” dedi.
REHABİLİTE KANUNU GELİYOR
Kalaycı, “Sonbaharda muhtemelen yeni maden kanunu meclisimize gelecek. Bu kanunun en önemli ayağı maden sahalarının rehabilitasyonu. Madenciliğin her anlamda negatif olan algısının pozitife dönmesi, madenciliğin önünün açılması gerekiyor. Çünkü bulunduğu yerde istihdam sağlıyor, refah yaratıyor ve en önemlisi de sanayimize girdi temin ediyor” diye konuştu.
‘ALTINI ÇIKARALIM KİMSENİN GAZINA GELMEYELİM’
ARAŞTIRMA Komisyonu Başkanı Veysel Eroğlu da, Çevre Bakanı olduğu dönemden anılarını paylaşarak, “Bu altın konusunda hassasiyetim var. Madenleri çıkaralım ve herkesin gazına da gelmeyelim” dedi. Eroğlu şunları söyledi: “Türkiye’de ormanda müsaade ettiğimiz tamamen kapalı siyanür işletmesidir; bir gram kaçmıyor. Bakanken bazısını bizzat kontrol ettim. Şunu itiraf edeyim: Bazı devletlerin istihbarat örgütleri Türkiye’deki altının çıkarılmasını istemiyorlar. Altınları çıkarmamız lazım. Detaya girmeyeyim çünkü ülkelerin ismini verme… O kişilerin, avukatlarının paralarını kimin verdiğini de burada söylemeyeyim. Altın alanları da çok cüzidir, on binde 5 gibi bir rakamdır. Kusura bakmayın, altını çıkaralım. Merkez Bankası alıyor, iyi bir uygulama, dışarıya da satılmıyor.”
‘KÖMÜR OLMAZSA OLMAZIMIZ’
Karbon salımını azaltmak amacıyla kömür kullanımını sınırlamaya yönelik taleplere itiraz eden Şeref Kalaycı, “Kömür olmazsa olmazımız. Kömür dediğimiz şey asla vazgeçemeyeceğimiz ve son derece önemli olan bir doğal kaynağımız. Dünya da böyle. Almanya kömürünü yaktı zaten, Avrupa’da kömür kalmadı ki. ‘2040’ta kesiyoruz’ diyorlar, 2040’ta kömürleri kalmıyor ki! Kömür öyle bir şey ki bırakalım termik santrali, biz kömürden şampuan yaptık –ben kullanıyorum- kömürden diş macunu yaptık, yara merhemi yaptık. Yeter ki kömürünüz olsun. Kömürü gazlaştırmaya başladık biz. Biz linyit kömürlerini gazlaştıralım, trilyon metreküp civarında gaz elde edebiliriz. Zonguldak’ta 1.5 milyar ton taşkömürümüz var 6 bin-7 bin kalorilerde. O kömürlerin yüzde 60’ı çelik sanayisinde ham madde olarak kullanılıyor. Dünyada 20 yıl içinde kömürün, elektrik amaçlı yakma değil de başka amaçlarla kullanılması söz konusu olacak; gazlaştırma, sıvılaştırma. Biz de ona paralel gidiyoruz.”