Geçen hafta içinde yapılan G7 ülkeleri maliye bakanları toplantısında tarihi bir karar alındı. Toplantıda uluslararası şirketlerden asgari yüzde 15 vergi alınmasına karar verildi ve küresel ölçekte bir vergi sistemine ilişkin ilk somut adım atılmış oldu. AB Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen de bu gelişmeyi olumlu karşıladı. G20 ve OECD ülkelerinin de önümüzdeki aylarda sürece dâhil olarak uygulamaya başlaması bekleniyor.
KAÇAK O KADAR BÜYÜDÜ Kİ
Küresel vergi konusu 2008 krizinden sonra yaşanan resesyonun ardından G20, Davos Zirvesi ve IMF’nin gündemine gelmişti. G20 ülkeleri uluslararası tekellerin talep ettikleri vergi avantajlarından ve kaçırdıkları vergiden kaynaklanan kayıplarından ötürü bu konuyu sık sık gündeme getirip önlem alınması çağrısında bulundular. Bu ülkelerin artan dış borçları ve yeterince büyüyememeleri şikâyetin ana nedeni oldu. Kaçırılan verginin boyutu o kadar büyümüştür ki gelişmiş ülkeler için bile lüks olmuştur artık.
KAÇAKÇILAR İZLEMEYE ALINDI
Son 20 yıl içinde muazzam bir büyüme sağlayan Big Five (büyük beşli) olarak adlandırılan teknoloji şirketleri vergiden kaçınmanın da sağladığı muazzam kârlarla trilyon dolarlık büyüklüklere eriştiler. Bu da küresel burjuvazi içinde çatışmaları artıran bir unsur oldu.
2010 yılında ABD FATCA isimli uygulama ile vergiden kaçınan ve vergi kaçıran ABD’li şirketleri yakın izlemeye aldı. ABD Kongresi’nde başarısız vergi reformu denemeleri yaşansa da bir sonraki adım için gerekli veri tabanı oluşturuldu. Akabinde 2016 yılında küresel vergileme ile ilgili OECD/G20 BEPS isimli plan uygulamaya kondu. Bu plan ile birlikte hem küresel vergi mevzuatı uyumluluğu hem de küresel vergileme konusunda veri tabanı oluşturulmuştur. Planla ilgili çalışmalar 135 ülkeye yayıldı ve 90’dan fazla ülke ile vergi mevzuatı uyumluluğu anlaşması imzalandı. Böylece küresel vergi sistemi için gerekli altyapı çalışmaları büyük oranda tamamlanmış oldu.
VERGİ CENNETLERİ
1980’lerde uygulanan neoliberal politikalar marifetiyle vergi cennetleri popüler hale gelmiştir. Sermaye kontrollerinin kaldırılması paranın küresel dolaşımını artırdı ve vergi danışmanlığını dev bir sektör haline getirdi. Öyle ki vergi cenneti olan bazı ülkelerin tek gelir kaynağı ‘vergi danışmanlığı’ olmuştur. Halen uluslararası tekellerin hepsi vergi cennetlerinde kurdukları paravan şirketler vasıtasıyla milyarlarca dolar vergiyi devletlerden kaçırmaktadır. IMF’nin 2019 yılında vergi cennetleri hakkında hazırladığı bir raporda kapsamlı bir inceleme yapılmış. Raporda James Henry isimli bir ABD’li ekonomistin hesaplamasına göre vergi cennetlerinde yaklaşık 36 trilyon dolar para birikmiştir. OECD BEPS’in yaptığı bir hesaplamada kaçırılan vergilerin dünya devletlerine maliyeti yıllık yaklaşık olarak 240 milyar dolar olarak hesap edilmiş. Her iki raporda verilen rakamlar ‘gizlilik’ ilkesi nedeniyle kesinlik taşımamakla birlikte kaçırılan verginin boyutlarını göstermek açısından çarpıcıdır.
NEOLİBERAL TEZ GEÇERSİZ
Neoliberal iktisatçılar düşük verginin istihdamı artıracağı, karlılığı ve yatırımları tetikleyeceği, dolayısıyla daha adil bir gelir dağılımına neden olacağı tezini öne sürerek şirketlerden alınan vergilerin radikal bir şekilde düşürülmesini savunmuşlardır. ABD ve IMF programları vasıtasıyla 40 yıl öncesinden başlayarak neoliberal tezler tüm dünyada uygulamaya kondu. Nitekim Atlantik Konseyi’nin yaptığı çalışma bize şunu gösteriyor; dünya kurumlar vergisi oranları 1980’lerde yüzde 40’larda iken 2020’de yüzde 15 civarına gerilemiş. Peki, vergilerin düşürülmesi gerçekten dünya ekonomisini daha iyi bir yere getirdi mi? 40 yıllık bilanço bize çok kötü bir tablo gösteriyor. Son 40 yılda gelir eşitsizliği tarihte olmadığı kadar arttı. Oxfam’ın araştırma sonuçları bize çok şey anlatıyor. Dünyanın en zengin yüzde 1’i 6.9 milyar insanın varlığının iki katı kadar varlığa sahip. Dünya nüfusunun yarısı günde 5.50 doların altında gelirle yaşamaya çalışıyor. Her beş çocuktan biri yani 258 milyon çocuk okula gidemiyor. Her gün 10 bin kişi yeterli sağlık hizmeti alamadığı için ölüyor. Bu utanç listesi uzayıp gidiyor. Neoliberal politikalar devletlerin vergi tahsilatının azalmasına sebep oldu. Bu da sosyal devlet hizmetlerinin azalması, sağlık, eğitim ve diğer sosyal güvencelerden yoksunluğun artması ile sonuçlandı.
BORÇLULUK KATLANDI
Vergi tahsilatının azalmasının başka bir etkisi ise devletlerin bütçe açıklarının kronikleşmesi ve aşırı borçlanmaya gitmeleri oldu. ABD, Japonya, AB ülkeleri gibi gelişmiş ülkeler ile birlikte son 20 yılda gelişmekte olan ülkelerin borçluluk oranları da büyük boyutlara ulaştı.
Şu rakamlar bize ABD başta olmak üzere G7’lerin artık neden ağırlığını koyarak küresel vergi sistemi getirdiklerini gösteriyor; 1980 yılında ABD borç/GSYİH oranı yüzde 32’den 2020’de yüzde 129’a, Japonya borç/GSYİH oranı yüzde 50’lerden yüzde 270’lere, Almanya 1990’da yüzde 19’dan 2020’de yüzde70’e, İngiltere 1980’de yüzde40’lardan 2020’de yüzde 100’lere ulaştı. Devletlerin borçları son 40 yıl içinde katlanarak artmış.
AŞIRI SERMAYE YOĞUNLAŞMASI
Uluslararası şirketlerin sağladığı avantajların dolaylı başka etkileri de oldu. Söz konusu şirketler muazzam ölçeklerde sermaye biriktirdiler ve bu durum burjuvazi açısından başka türlü bir birikim modeli oluşturdu. Aşırı sermaye yoğunlaşması şirketlerin zaman zaman merkez bankalarından bile daha çok nakit para bulundurma imkânlarının önünü açtı. Şirketlerin faaliyet dışı gelirleri (özellikle finansal işlemler, borsa, tahvil vs.) ciddi oranda arttı. Yani yatırıma dönmesi gereken şirket sermayesi finansal piyasalarda çevrilir oldu. Bu da finansal piyasaların aşırı şişmesinde etken oldu. 1980’lerden sonra finansallaşmayı destekleyen diğer uygulamalar ile birlikte her 5-10 yılda bir finansal krizler yaşanır oldu. Ancak 2008 krizinin sistemi ağır bir şekilde sarsması bardağı taşıran son damla oldu.
Sonuç olarak küresel vergi sistemine adım atılmasıyla birlikte neoliberal tezlerden biri daha somut olarak tarihe karışmış oldu. Vergi cennetleri bu adımla birlikte adım adım tasfiye olacaktır. Şimdilik yüzde 15 olarak başlayan vergi oranı kimseyi yanıltmasın. Kısa zaman içinde yüzde 30-40’lara yükseltileceği aşikârdır. Devletler kaçırılan vergiden uğradıkları zararı karşılamaya kararlı ve bu uygulamadan artık geri dönüş yok.
Neoliberalizmin bayraktarlığını yapan emperyalist ülkeler bile devletçiliği yeniden keşfediyor. Dünya Avrasya’nın öncülüğünde devletçiliğin ve kamucu ekonomilerin ağrılıkta olduğu bir aşamaya geldi. Artık daha adil ve daha aydınlık bir dünya kuruluyor, bağımsız Türkiye bu dünyada onurlu yerini alıyor.
https://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/2019/09/tackling-global-tax-havens-shaxon.htm
https://www.oecd.org/tax/beps/
https://www.oxfam.org/en/5-shocking-facts-about-extreme-global-inequality-and-how-even-it