İşsizlik rakamları açıklandı: Yüzde 13,9… İnandınız mı? Bir de geniş tanımlı işsizlik var. Ona da atıl işgücü diye bir tanım uydurdular. Yani aslında çalışabilecekken çalışmayanlar. Sanki kendi iradesiyle çalışmıyormuş gibi. Onun oranı da yüzde 27,4.
İşte bu işsizlik rakamlarında o açıklanan ile atıl diye tanımlanan arasındaki işsizleri düşündüm. Yani yüzde 13,5’i oluşturan işsizleri… Aklıma uzun yıllar serbest muhasebeci mali müşavir olarak hizmet veren, sonar arka arkaya kitaplar yazarak önemli tespitleri kamuoyuyla paylaşan bir isim geldi ve kitabı geldi.
Tülay Hergünlü tarafından yazılan ‘İşsiz’ kitabı… Bir işsizin ne yaşayacağını, hayatta deneyimlemiş, damıtmış ve kamuoyunun önüne koymuş bir kitap. Yazar, her bir kişinin neler hissedebileceğini anlatıyor.
O kitabın her bir cümlesi kıymetli ama en çok 120. Sayfasındaki şu paragrafı seviyorum.
“Siz hiç çalıştığı iş yerindeki ekonomik daralma nedeniyle maaşını alamayan, evine ekmek götüremediği için yöneticinin karşısında hüngür hüngür ağlayan bir işçinin gözyaşlarına şahit oldunuz mu?
Ben oldum! Bu nasıl bir duygu bilir misiniz? Ben bilirim… Tarifi yoktur. Siz de o işçi ile birlikte içten içe ağlarsınız ama elinizden de bir şey gelmez.
Karacaoğlan’ın bir deyişini hatırladı: ‘Üç derdim var birbirinden seçilmez; bir ayrılık; bir yoksulluk; bir ölüm.’ Ne kadar doğru söylemiş dedi. İşsizlik demek yoksulluk demek, yoksulluk ise dert demek.”
Aslında bu cümleler hem bir işsizin hissettiklerini, hem de çalışsa da maaşını alamayan gizli bir işsizin durumunu ortaya koyuyordu. Ne yazık ki bu kitabın basıldığı 2014 yılından bu yana çok daha ağırlaşan bir işsizlik gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Üretiyormuş gibi yapan, borçla ekonomi döndüren, aynı hastalığı şirketlerinden bireylere kadar tüm topluma yayan bir ekonomi anlayışının bizi getirdiği noktadayız. Ama arada kalan yüzde 13,5 yok mu; onun durumu herkesten beter.
İşsiz kendini çaresiz hisseder. İşsiz kendini terk edilmiş hisseder. İşsiz çocuğuna istediğini alamadığında kendini mahcup hisseder. İşsiz borçlarını ödeyemediğinde kendini kıskaçta hisseder.
İşsiz, iş aramaya gittiğinde bile kendini eksik hisseder. İşsiz, ailesinde, çevresinde kendini göze batan, fazla hisseder. Peki ya işsiz bile sayılmayanlar? Bir işsiz bunları hissederken, yok sayılan hangi duygular içerisinde olur?
Şimdi nankörlük edebiyatını bir kenara bırakıp, yıllarca ithalatla ve borç parayla getirilen bir toplumda onları anlamaya çalışın. Çünkü bu eser sizin.