Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan önceki hafta katıldığı bir televizyon programında, küresel ölçekte emtia fiyatları ve faiz artışıyla ilgili olarak:
“Özellikle ocak ayından itibaren ABD 10 yıllık tahvillerinde ciddi artış oldu ki 4 aylık süreçte yüzde 80’e yakın tahvil faizlerinde artış söz konusu oldu. Bunun daha da artacağı yönünde görüş ifade edenler oldukça çok. Faizlerin artmasıyla gelişmekte olan ülkelere fon akışı neredeyse durma noktasına geldi. 2020 son çeyreğinde gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akımı 200 milyar dolar iken, bu yılın mart ayında ise bu rakam sadece 10 milyar dolar oldu. Özellikle finansman ihtiyacı olan gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki süreçte zorlanacağını buradan ifade etmek istiyorum. Sonuç olarak ne yapılması gerekiyor? Ciddi tehditlerin olduğu bu süreçte küresel ölçekte önemli bir koordinasyona ihtiyaç var. G20, AB, OECD, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlara çok büyük sorumluluklar düşüyor.” açıklamalarında bulundu. (1)
Sayın Bakanın bu sözlerini dinleyince kulaklarıma inanamadım. Türkiye’de üretim ekonomisinin ayak sesleri duyulmaya başlamışken Sayın ELVAN’ın Dünya Bankası’na ekonomik sorunlarla ilgili sorumluluk atfetmesi oldukça tezat bir durum oluşturdu.
Bilindiği üzere Dünya Bankası ve türevleri emperyalizmin ekonomideki araçlarıdır. Bunlar ulusal ekonomilerin, ulusal pazarların küçültülmesini, yok edilmesini amaçlar. Ulusal pazarların sömürüsünün yol taşlarını döşer. Devletlerin ekonomiden el çektirilmesi bunun yerine liberal, serbest piyasaya dayalı küresel ekonomilerin oluşturulması tek hedefleridir. Bunun için de sıcak paraya, ithalata dayalı bir ekonomik modeli dayatırlar.
Artık ülkemizde toplumun tüm kesimleri tarafından Dünya Bankası ve türevlerinin gerçek misyonu bilinmektedir. Dünyada da durum aynıdır. Ezilen dünya ülkeleri de bağımsızlıklarıyla orantılı bir şekilde ekonomik durumlara nasıl olursa olsun Dünya Bankası ve türevlerinden uzaklaşmaktadır.
Zaten Kovid-19 salgını liberal, serbest piyasacı ekonomilerin çöküşünü bize çok net gösterdi. Devletçi ekonomiler bu zor zamanlarda gerek virüse karşı mücadelede gerekse de ekonomik desteklerde başarılı oldu.
Hatırlanacağı üzere önceki Bakan Berat ALBAYRAK bu ekonomik dayatmaya karşı çıkmıştı. Konuşmalarında sık sık sıcak para istemediklerini, cari açığı azaltıcı şekilde üretimi artırmayı hedeflediklerini, döviz kurlarının üretim artışını teşvik edici oranlarda olacağını belirtmişti.
Dünya Bankası Gibi Uluslararası Kuruluşların Yapabilecekleri
Şimdi Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi ELVAN’ın çok büyük sorumluluklar düşüyor dediği, Dünya Bankası ve türevlerinin neler yapabileceklerini inceleyelim.
- Özelleştirmelere hız verilmesi (bilindiği üzere sağlık, eğitim, güvenlik gibi alanlarda bile özelleştirmeleri dayatmaktadır)
- Kamu harcamalarının azaltılması (tarımsal destekler, kamu yatırımları vb üretime yönelik desteklerin azaltılması)
- Kıdem tazminatının kaldırılması
- Emekli maaşlarının ve çalışan ücretlerinin düşürülmesi
- Ülkeyi emperyalist-kapitalist ülkelerin pazarı haline getirecek yasa, yönetmelik değişiklikleri
- Bağımsızlığa, vatan bütünlüğüne yönelik siyasi tavizler
Başka Bir Yol Mümkün
Faiz Gideri (Milyar TL) | Faiz Giderlerinin Toplam Bütçe Giderleri İçindeki Payı % | Türkiye Brüt Dış Borç Stoku | Türkiye Brüt Dış Borç Stoku / GSYH (%) | |
2021 | 48.928 (İlk 4 ay) | – | – | |
2020 | 133.962 | 11,1 | 450.048 | 62,8 |
2019 | 99.940 | 10 | 435.491 | 57,2 |
2018 | 73.961 | 8,9 | 443.803 | 55,7 |
2017 | 56.712 | 8,4 | 454.361 | 52,9 |
Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Türkiye’nin bütçe giderleri içindeki faiz giderlerinin oranı artmaya başlamıştır. Yine aynı şekilde Türkiye’nin Brüt Dış Stoku da artmaktadır. Ancak çözüm Sayın Bakanın belirttiği gibi yıllarca Türkiye’nin başına musallat olan, Türkiye’yi bu duruma sokan kurumlardan yardım istemek değildir.
Çözüm Önerilerimiz:
- Devlet bütçesinin dengesini bozacak oranda faiz ödemesi yapılmamalı, faizler uzun vadeli ve daha düşük oranlarda tek yanlı olarak yapılandırılmalıdır.
- Özel sektörün dış borcunun yüksekliği göz önüne alındığında, borçlu Türk şirketlerinin ödeme zorluğuna düşüp yabancı şirketlerin/bankaların eline geçme tehlikesi bulunmaktadır. Türk şirketlerinin alacaklı yabancı şirketlere devri/satışı yasaklanmalıdır. Şirketlerimizin bu şekilde varlıkları korunmalıdır.
- Ülkemizde bulunan sıcak paranın çıkışı sınırlandırılmalı ancak bizim istediğimiz şartlarda hareketine imkan verilmelidir.
- Kapitalizmin simgesi haline gelen kurumlar gündemden çıkarılmalı, ihtiyaç duyulan fonlar için paylaşımcı, üretimi artırmayı hedefleyen, dayanışmacı kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılmalıdır.
- Tasarruflar artırılmalı, kontrollü kambiyo rejimine geçilerek kur şoklarından korunmalı, cari açığa neden olarak ekonomiyi kırılganlaştıran ürünlerin yurtiçinde hızla üretimi sağlanmalıdır.
Sonuç
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi ELVAN’ın uzun açıklamalarının içerisinde, üzerinde çok durulmayan küçük bir bölümünü değerlendirdik. Ancak Türkiye’nin ekonomik rotasını belirlemede ve doğru stratejinin kurulmasında kanımızca bu kısım çok önemli. Dünya Bankasını veya buna benzer kuruluşlara; bağımsızlık rotasına giren, üretim ekonomisinin ayak sesleri duyulan ülkemizde veya diğer ezilen ülkelerde sorumluluk vermek çok vahim bir hata olacaktır. Emperyalist kapitalist ülkelere karşı ezilen ülkeler iş birliği yapmalı, bu işbirliğini sağlayacak kurum ve kuruluşları oluşturmalıdır. Ayrıca Türkiye faiz lobisinin, sıcak paracıların şantaj ve tehditlerine karşı egemenlik hakkını kullanarak her türlü önlemi almalıdır. Böyle bir adımı Türk halkı da gönülden destekleyecektir.
Kaynakça:
- https://www.cnnturk.com/video/ekonomi/bakan-elvan-cnn-turkte-acikladi-yuzde-5in-uzerinde-bir-buyume-bekliyoruz