Emperyalizme karşı mücadelemiz her geçen gün bir çağlayan gibi daha da büyüyerek ilerliyor. Türk ordusu nice zaferleriyle Türk milletine vurulmak istenen prangaları kırıyor. Savunma sanayimizdeki atılımlar, teknolojik alandaki gelişmelerimiz, Mavi Vatan’da ABD kışkırtıcılığına karşı Rusya ve bölge ülkelerle kurduğumuz stratejik ortaklıklar, Asya’da yükselen konumumuz itibariyle Çin ile ilişkilerimizi ilerletme konusunda daha sağlam adımlar atmaya başlamamız ve bu gibi gelişmeler artık ufukta görünen yeni dünyanın en çarpıcı göstergeleriydi. Koronavirüs salgının dünyaya öğrettiği diğer büyük bir gelişme ise ekonomik alanda karşımıza çıktı. Neoliberalizm, insanlığı dımdızlak bıraktı. Bununla beraber devletçi ekonomik bakış dünyanın gündemine tekrardan geldi. Bu konuya tekrardan geleceğiz.
Son günlerde ana muhalefet partisi CHP’nin yürüttüğü propaganda aldı başını gitti. Birçok panoyu bu propagandayla ilgili afişler doldurdu. O afişlerde hükümete şu soru yöneltiliyordu: “ 128 Milyar Dolar Nerede”. CHP, bu sorunun altını bu miktardaki paranın karşılıksız olarak etrafa dağıtılması üzerinden doldurdu. Bu iddia ile ilgili bazı CHP’li milletvekillerinden açıklamalar geldi. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu bu iddiayı daha da ilerletip partisinin grup toplantısında “Cumhurbaşkanı ve damat birlikte 128 milyar doları Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettiniz.”[1] ifadesini kullandı. Esasa geldiğimizde CHP bu yaklaşımıyla Merkez Bankası ve kamu bankalarının elindeki malı, yani dövizi, piyasa değerinin altında birilerine gelişigüzel sattığını söylüyor. Şimdi gelin bu iddiayı birlikte inceleyelim.
KAMUDAKİ DÖVİZ BUHAR OLUP UÇAR MI?
Ana muhalefetin yönelttiği “128 milyon dolar nerede” sorudan sonra hükümetten hızlıca bir açıklama geldi. Nurettin Canikli sosyal medya hesabından 13 Nisan 2021 günü 20 maddeden oluşan bir açıklama yaptı. Açıklamasında esas olarak Türk lirasının konvertibl (bir ülke parasının başka ülke paraları ile değiştirilme işlemini ifade eder) bir para olduğunu Merkez Bankası’nın konvertibl olarak ilan edilen bu paranın karşılığında talep edilen dövizi piyasa fiyatından satmak zorunda olduğunu anlatmış. Konvertibl meselesini biraz daha açmamız gerekiyor. Özal ekonomisinin dünya ekonomisi ile bütünleşme programı Türk lirasını dolara karşı kuvvetsiz bıraktı. Ekonomimizde ise bu durumun ağır faturasını emekçiler ödedi. Zamanla iyice liberalleşen ekonomi, sıcak paraya daha rahat ulaşabilmek için para birimini denetlenemez hale getirdi. Bu da istikrarsız ekonomiyi beraberinde getirdi. Canikli’nin açıklamasına tekrar dönersek teknik olarak bir sıkıntı görülmemekte. Satış işlemlerinde bizden döviz istendiğinde vermek zorundayız. Bu konu üzerinden bir itiraz çıkartmakta anlamsız kalıyor. Ayrıca şu meseleyi de aktarmamızda fayda var. Eğer samimi şekilde 128 milyar doların nerede olduğunu soracaksak, liberalizme, Türk lirasının konvertibl olmasına, özel sektörün ekonomiye hakim olmasına karşı olan ve kontrollü kambiyo rejiminin gerçekleşmesini savunanlar sorabilir.[2] CHP, Atlantik’in köhnemiş, insanlığı aç bırakan ekonomik modellerini hala savunur pozisyonu ile bu konuda pek de samimi görünmüyor.
128 milyar doların rastgele dağıtılması hususunu incelememiz gerektiğinde Nurettin Canikli’nin atmış olduğu tivit serisinden 15. ve 16. maddelere bakarak hesaplamanın nasıl yapıldığını görelim. Maddeler şu şekilde:
“15) Özetleyelim; A) 128 milyar doların 36 milyar doları ile altın ithal edilmiştir ve bu altınlar Cumhuriyet altını, bilezik ve benzeri yatırım aracı olarak Türk halkının evindedir. B) 75 milyar doları Türkiye’deki bankalarda gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarında durmaktadır.
16) C) Özel sektör 43 milyar dolarlık yurtdışına olan döviz borcunu ödemiş. D) Yabancı portföy yatırımcı 12 milyar dolar satın alarak yurt dışına çıkarmıştır.”
Burada çok net bir şekilde görüyoruz ki milli sermayemizi dıştan gelecek her türlü tehdide karşı korumak için rezervlerimizin önemli bir kısmını altına çevirmişiz. TCMB bu uygulamayı 2017 yılından beridir yapmaktadır. Özellikle yurt dışında bulunan altınlarımızı da yurt içine taşıyarak buradaki varlıklarımızı da güvence altına alınmıştır. Türkiye’nin 2013 başlarında 20 milyar dolar civarında olan altın rezervleri 2017’den sonra kademe kademe artırılmış 2019 ve 2020 yıllarında 40 milyar doların üzerine çıkılmıştır. Yine ilerleyen süreçlerde Türkiye, FED bünyesindeki altınlarını 2017’den sonra kademe kademe ülkeye geri getirdi. Bu konu ile ilgili Uğur Gürses 18 Mart 2019 tarihli yazısında bu hadiseyi etraflıca değerlendirmiştir: “Amerikan Hazine Bakanlığı verilerine göre; Türk Merkez Bankası’nın Kasım 2017’de 61 milyar dolar olan ve FED’de saklamada duran ABD tahvil mevcutlarının hızla azaltılarak Ocak 2019 itibarıyla sadece 3.2 milyar dolara çekildiği görülüyor. Temmuz sonunda 30 milyar dolara yakın olan tahvil mevcudunun, ağustos ayında ABD ile Rahip Brunson krizi sonrasında neredeyse sıfırlandığı anlamına geliyor. Banka, Britanya Merkez Bankası’nda tuttuğu altın miktarını kayda değer miktarda azalttı: 278.8 ton. Peki ne oldu bu altınlara? Yurt içine taşındı. Borsa İstanbul nezdindeki altın saklama kasalarına taşındı. Miktarı ise 221 ton. Böylece 2016’dan bu yana Türkiye’ye getirilen altın miktarı 324 ton oldu. Merkez Bankası’nın altın rezervlerinin yüzde 80.2’si artık Türkiye sınırları içinde. Bu oran 2016’da yüzde 17 idi.”[3]
Yürütülen bu mücadele ABD’yi bozguna uğratmıştır. Alınan bu doğru ve stratejik karar CAATSA yaptırımlarına karşı da sağlam bir cevap olmuştur. Diğer hesap kalemlerine baktığımızda çeşitli dış borçların kapatıldığı ve 75 milyar dolarlık kısmında ülke bankalarında bulunduğu görülmektedir. Tam bu noktada CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin yapmış olduğu açıklama önemlidir. Kesici, katılmış olduğu bir tartışma programında moderatörün kendisine rezervlerin kayıp olduğunu söylemesi ardından itiraz edip “Hayır kaybolmaz. Bir kere onu söyleyeyim. Kaybolmaz. Girerseniz Merkez Bankası bilançosuna.. Okumayı bilen insanlar açarlar internet sayfalarını. Dolar alımları satımları nasıl olmuş, ne zaman olmuş, kaçtan alınmış, kaçtan satılmış? Görülür. Her şey kayıt altındadır. Bu devletin kayıtlarında var. Mutlaka var.” demiştir.[4] Bu çıkışla da görüyoruz ki CHP içindeki fikir birliği sağlanamamış. Ayakları yere basmayan bu soruya tam destek gösterilememiştir. Muhalefetin içinden gelen bu çıkışlar ve hükümetin verisel olarak yapmış olduğu açıklamalar neticesinde rezervdeki bu paranın buharlaşmadığı ve plansızca dağıtılmadığı ortadadır.
SICAK PARAYA ELVEDA HOŞGELDİN İNSAN MERKEZLİ EKONOMİ
Hükümetin özel sektör adına kapattığı bu borçlarla yıllardır Türk milletinin kanını emen sıcak para zehrinden de kendimizi soyutlamaya başladığımızı görebiliriz. Ekonomimizi sömüren bu merkezlerle aramızdaki bağlantıları koparmamız çok kritik önemdedir. 2018 yılında ilk adımları atılan bu süreç, günümüze geldiğimizde toplamda 26 milyar dolar civarında sıcak paranın piyasalardan çekildiği görülmektedir. Bu da hükümetin önüne koyduğu hesaplanabilir ekonomiyi inşa etme hedefinin önemli işaretidir.
128 milyar dolar meselesinin tartışıldığı süreçte eski Merkez Bankası başkanı Murat Uysal yabancı portföy çıkışlarının olduğunu, bu çıkışlarının ekonomi üzerindeki baskıları azalttığı ve ekonomiye gelecek yabancıların kırılganlığı artırıcı şekilde olmaması gerektiğini söylemiştir.[5] Salgın koşullarında ekonomiyi koruyucu bu değerlendirmeler gelecek yeni ekonomik sürecin sinyallerini vermektedir. Bununla beraber hükümet bu süreçte sıcak paracıların en çok vurgun yapma aracı olan SWAP limitlerinde daralmaya gitti ve bankaları kriz koşullarında kuvvetini artırdı. Neoliberal sömürücü merkezler, Türkiye’nin bu atılımlarını dünya ekonomisi için kara bir leke olarak gördüler. Aslında bu ülkemizin hak ettiği konumuna tekrardan gelmesi ve mazlum milletlerin zalimlerin başını eğdirmesinin gerçek insan değerlerinin yükseldiğinin nişanesidir.
CHP ve beraberindeki muhalefet, kriz koşullarında dahi hala borçlanmamızı, ülkemizin IMF’den dilenmesini, SİHA’ları ve İHA’ları üretmememizi, Rusya – Çin işbirliklerimizi bozmamızı en neticesinde Atlantik bataklığında boğulmamızı istiyor.[6] CHP bu tutumuyla devlete güvensizlik ve kuvvet kırıcı bir pozisyonda olduğunu saptamak gerekmektedir. 128 milyar dolar meselesini yorumlarken CHP’nin Türkiye gerçekliğin tam zıddında olan bu konumunun da değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
ATLANTİK BOĞULUYOR YAŞASIN YÜKSELEN ASYA
Bir mücadele abidesi olan güzel ülkemiz Türkiye, 2014’ten beridir siyasi ve askeri kararlılıkla Amerikan emperyalizminin biçtiği rolleri reddederek Asya’nın büyük insanlık birikimde kendini konumlandırmak için emin adımlarla ilerlemektedir. Bu tarihin bizlere verdiği bir görevdir. Büyük devrimci önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi emperyalizm elbet mahv ve nabut olacaktır. Türkiye, Asya’nın uygarlık mirasını temsil eden Çin, Rusya, İran ve Hindistan ile birlikte Çağdaş Uygarlığın öncü ülkeleri arasında yeni ufuklara yönelmektedir. Uzun bir yol önümüzde durdurmaktadır. Bu yolda devrilmemek için emperyalizmi tüm varlıklarıyla dışladığımız ekonomik politikaya ihtiyacımız vardır. Kriz koşullarının getirdikleri, salgın sürecinin ürettikleri ve ülkemizin yakıcı ihtiyacını düşündüğümüzde üretim gerçekliği tüm berraklığıyla ortaya çıkmaktadır. Üretimi büyütmek ve ilerletmek için gidilecek yol istihdamdır. İstihdam bizleri dolar baskısından, hem içte hem dışta yükselen yaratıcı yıkıcı seslerden ve ülkemize gedik açmaya çalışanlardan koruyacaktır. Bunu da başarabilmek için tarıma, ticarete ve hizmetlere yatırımlar ve milli tasarruf hamleleri gerekmektedir. Bu yakıcı ihtiyaçların hükümette farkında olup 12 Mart 2021 tarihinde açıkladığı Ekonomik Reform paketinde[7] KİT’leri ön plana alan, yatırım, istihdam, üretim, ihracat dörtlüsünü programın merkezine koyması önemlidir. Fakat programda olmasına rağmen hala işletilmesi konusunda ciddi eksiklikler vardır ve olarak yeterli değildir. İşsizlik sorunu yakıcılığını korumaktadır. Kambiyo rejiminde ısrar edilen serbest piyasa yaklaşımı salgın kriz ile de beraber TL’yi döviz karşısından kırılgan bir duruma getirmiştir. Acilen bu anlayıştan vazgeçmek ve kontrollü kambiyo rejimine geçmek gerekmektedir. Eğer bunu başarırsak hesaplanabilir bir ekonomi kurar ve KİT’leri gerçek anlamda ayağa kaldırabiliriz. Diğer bir önemli kanayan yaramız olan tarım alanında köylümüzü, çiftçimizi baş tacı yapan Türkiye’yi beslenme, giyim, gübre, tohum ve damızlıkta yeniden kendine yeterli bir ülke haline getiren, üreticinin hayat düzeyini yükselten ve dışsatıma azami oranda katkı sağlayan ve kredi borçlarını yapılandırıp refahını yükselten bir pozisyona gelmemiz gerekmektedir. Özellikle bu noktalardaki atılacak sağlam ve kararlı adımlar ülkemizin Asya’daki yerini daha da sağlamlaştıracaktır.
Çetin süreçlerden geçtiğimiz bu dönemde Türk gençliği olarak devletimizin ve milletimizin yanında tüm görevlere hazırız!
Dipnot
- https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglundan-erdogana-128-milyar-dolari-kime-sattin-kimlere-sattin-6290584/
- https://ekopolitika.com/2021/04/17/128-milyar-dolar-buharlasti/
- https://www.aydinlik.com.tr/kusatmaya-karsi-altin-operasyonu-241385-1#2
- https://www.trthaber.com/haber/gundem/chpli-ilhan-kesici-128-milyar-dolar-kaybolmaz-573826.html
- https://www.aydinlik.com.tr/haber/5-maddede-128-milyar-dolar-gercegi-241166
- https://www.takvim.com.tr/ekonomi/2020/03/30/chp-genel-baskani-kilicdaroglunun-istedigi-olmadi-imf-turkiye-bizden-yardim-istemedi
- https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2021/03/Ekonomik-Reformlar-Kitapcigi.pdf
[1] https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglundan-erdogana-128-milyar-dolari-kime-sattin-kimlere-sattin-6290584/
[2] https://ekopolitika.com/2021/04/17/128-milyar-dolar-buharlasti/
[3] https://www.aydinlik.com.tr/kusatmaya-karsi-altin-operasyonu-241385-1#2
[4] https://www.trthaber.com/haber/gundem/chpli-ilhan-kesici-128-milyar-dolar-kaybolmaz-573826.html
[5] https://www.aydinlik.com.tr/haber/5-maddede-128-milyar-dolar-gercegi-241166
[6] https://www.takvim.com.tr/ekonomi/2020/03/30/chp-genel-baskani-kilicdaroglunun-istedigi-olmadi-imf-turkiye-bizden-yardim-istemedi
[7] https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2021/03/Ekonomik-Reformlar-Kitapcigi.pdf