Önceki yazımızda 2020 yılında 56,6 milyar lira olarak gerçekleşen sermaye giderleri ödeneklerinin, 2021 yılında yüzde 83 oranında artışla 103,7 milyar lira olarak öngörüldüğü, bu durumun sevindirici olduğu, üretim ekonomisinin ayak seslerinin duyulduğu ancak Türkiye’de yatırımları katbekat artırabilecek koşulların oluştuğundan bahsetmiştik. Bu yazımızdan itibaren yatırım artışı için yapılması gerekenlerden bahsedeceğiz. İlk olarak yabancı yatırım konusunu ele alacağız.
Bilindiği üzere dünya ekonomisinde Asya ülkelerinin ağırlığı her geçen yıl artmaktadır. Üretimin merkezi artık Asya’ya kaymıştır. Bu durumu tespit eden ABD, ekonomik olarak güçlenen ve bölgede önemli bir ağırlığa sahip olan Çin, Rusya, İran, Türkiye gibi ülkeleri çevrelemeye, kuşatmaya, zayıf bırakmaya çalışmaktadır. ABD; bu amaçlarına ulaşmak amacıyla Yunanistan, Ukrayna, Ermenistan gibi kendine bağlı bir nevi kukla devletleri kullanmaktadır. Diğer yandan da öncü Asya ülkeleri arasında fikir ayrılıklarını, farklılıklarını, hassasiyetlerini artırmak için çabalamakta, bu ülkelere türlü tuzaklar kurmaya uğraşmaktadır. Ayrıca hiçbir somut veriye dayanmaksızın Rusya ve Çin’in sömürgeci olduğuna dair propaganda yapmaktadır. Bu sayede hem kendi emperyalist politikalarına yönelen dikkatleri dağıtmakta hem de bu ülkelere güvenilmemesi gerektiğine dair kuşku uyandırmaya çalışmaktadır.
2014 yılından itibaren ABD’nin kara gücü PKK ezildikçe, 2016 yılında ABD’nin Türkiye’yi kontrol mekanizması ve Gladyosu olan FETÖ’nün bitirilmesiyle Türkiye bağımsız bir rotaya girmiştir. ABD’nin Türkiye’deki tahakkümü bitirildikçe, Türkiye ABD tuzaklarına karşı koymaktadır böylece Asya ülkeleri ile bağımsız, başı dik ve karşılıklı iş birliğine dayalı ilişkilerimiz başlamıştır.
Ülkemizin Çin ve Rusya başta olmak üzere Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi üzerine pek çok yatırım başlamıştır veya planlanmıştır.
Aşağıda bu yatırımlardan örnekler ve ekonomiye katkıları yer almaktadır.
- Akkuyu Nükleer Enerji Santrali ( Bu yatırım sayesinde yüzlerce mühendisimiz Rusya’da eğitim gördü, nükleer santralin bazı parçaları Türkiye’de üretiliyor, Türkiye’de nükleer enerji kültürü, altyapısı ve sanayisi oluşmaya başladı)
- Çin tarafından kurulan cep telefonu fabrikaları (Bu yatırımlar sayesinde yüksek teknolojili ürünlerin üretimine ilişkin önemli bir eşik atlanmıştır. Bu alandaki beşeri sermayemizin artışına katkı olmaktadır)
- Türkiye’nin Otomobili Projesinde Çinli şirket ile ortak batarya üretimi (Elektrikli araçlarda ve diğer elektrikli aletlerdeki en önemli parçalardan olan batarya teknolojisi konusunda önemli bir eşik atlanmıştır. Bu alandaki beşeri sermayemizin artışına katkı olmaktadır)
- S-400 alımı ( Bu stratejik ürünün alınmasıyla ülkemizde sadece NATO silahlarının alınması gerektiği konusundaki propaganda yıkılmış oldu. Rusya ile S-500’lerin ortak yapılması yönünde bir irade oluştu. Aynı şekilde ortak tank, uçak gibi savaş araçlarının üretilmesi konusu gündeme geldi)
- Çin tarafından Türkiye’deki yatırım ve altyapı projelerine uygun şartlarda krediler verilmektedir.
- Çin ve Rusya’dan ülkemize daha fazla turist gelmesi yönünde görüşmeler yapılmaktadır.
- Can Azerbaycan’a tam destek verilerek Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları kurtarılmıştır. Karabağ’ın inşasının Türkiye’yle birlikte yapılacağı İlham ALİYEV tarafından ilan edilmiştir.
- Katar’la, Libya’yla, Türki Cumhuriyetlerle, İran’la, Irak’la, Pakistan’la ve diğer Asya ülkeleriyle sağlanmaya başlanan sıcak ilişkiler sayesinde ticaretimiz artmaya başlamıştır.
Bilindiği üzere geçen ay Çin ve İran arasında 400 Milyar Dolarlık anlaşma yapıldı. Çin’in yine aynı şekilde Pakistan’da, Afrika ülkelerinde de yüksek tutarlı yatırımları bulunmaktadır. Çin Merkez Bankası verilerine göre, 2021 Ocak sonunda Çin’in döviz rezervi 3 trilyon 115 milyar dolara olmuştur. Tüm bu veriler göz önüne alındığına Türkiye ile Çin arasında yüz milyarlarca Dolarlık işbirliği potansiyeli olduğu görülmektedir. Böylece ülkemize önemli bir kaynak girişi de sağlanmış olacaktır. Bu çerçevede Sayın Dışişleri Bakanımız Mevlüt ÇAVUŞOĞLU’nun belirttiği gibi “Çin ile ilişkileri stratejik ortaklık seviyesine çıkarılması” açıklaması gayet yerinde bir açıklamadır.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK’in son seçim bildirgesinde iktidar olmaları durumunda Çin’in Türkiye’ye 400 milyar Dolar yatırım yapması için anlaşma yaptıklarını açıklamıştı. Yine Vatan Partisi’nin organizasyonunda, yakın zamanda Çin Büyükelçisi ve Çinli ekonomi kurmayları Ankara, İzmir ve İstanbul’da Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı, ES Mali Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı, Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı, Onur Air Yönetim Kurulu Başkanı, Arzum Yönetim Kurulu Başkanı, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı gibi Türkiye’nin büyük sanayicileri, finans ve ekonomi dünyasından yetkin kişileri bir araya gelmiştir.
Ülkeler kendisiyle iyi ilişkileri olan, dost ülkelerle daha çok ekonomik işbirliği, yatırım, üretim yapar. İki ülke arasındaki ekonomik göstergelerde tek kriter ülkeler arasındaki dostluk değildir ancak bu durumun önemli bir faktör olduğu göz ardı edilmemelidir. ABD’nin ve onların iş birlikçilerinin tuzaklarına düşülmeyeceğine inancımız tamdır. Asya ülkeleriyle aynı jeopolitik konumda olduğumuz göz önüne alındığında Asya ülkelerine karşı çekinceli, temkinli davranmaya gerek bulunmamaktadır. Bu ülkelerle ticari ilişkilerimizi geliştirecek, ülkemizdeki yatırımları artıracak daha kararlı iş birliklerine, stratejik ortaklıklara acilen gidilmesi son derece önemlidir hatta jeopolitik zorunluluktur. Sorumluluk almak, bu konuda atağa geçmek günün görevidir.