Enflasyon birinci gündem maddesi olmaya devam ediyor. Hem de tüm sahteliğine rağmen… Merkez Bankası Başkanı yerli yatırımcılarla yaptığı toplantıda da tekrar konuyu gündeme getirdi.
Yüzde 5 enflasyon hedefindeki ısrarlarının altını çizdi. Esasen bu açıdan baktığınızda kötü bir hedefleme değil. Ama bunun ne pahasına yapılacağı çok önemli. Çünkü yine kağıt üzerinde bir enflasyonu konuşmaya devam edeceksek, bunları konuşmak vakit ve nakit kaybından öte bir anlam taşımıyor.
2021 yılının son enflasyonu 5 Nisan’da açıklanacak. Ama öncü gösterge olarak kabul edilen İstanbul enflasyonu, onun hakkında bir izlenim verdi. 2019’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaştık.
Rakamın ne olduğu çok önemli değil. Zira zaten gerçeği yansıtmıyor. Lakin yükseliş trendinin devam edeceğini çok açık anlatıyor. Bilhassa tüketici ve toptan fiyatları arasında aylık bazda üç katına yakın gerçekleşen artış, reel sektörün sessiz bir çığlık içerisinde batışını bize yansıtıyor.
Önümüzdeki dönemde zannedildiği gibi enflasyonun gerçekçi bir düşüşe geçmesi zor gözüküyor. Ne yazık ki kalıcı bir dönüşüm programı olmadan da bu işin tersine çevrilme ihtimali yok.
Hem üretici fiyatları, hem toptan fiyatlar, tüketicinin şu an bile yetişemediği rakamların kat be kat üzerinde artış oranları sergiliyorlar. Bu enflasyon maliyetinin önümüzdeki süreçte kaçınılmaz olarak fiyatlara yansıyacağının habercisi.
Elbette durum böyle olunca bazı çıktıların da altını tekrar çizme ihtiyacı beliriyor. Bunlardan birincisi alım gücünün daha da düşeceği ve iç piyasada tüketim neredeyse tamamen kredi kartı harcamasına dayanmaya devam edeceği…
Bu borç ödemelerinde zaten riskli olan ve Financial Times’da esnaf ve vatandaş borcunun çevrilemez olarak nitelendirildiği haber de dikkate alındığında bankacılığı etkilemesi sürpriz bir gelişme olmayacak.
İkincisi daralan iç piyasada daha fazla ürün zamlanmasına gidemeyen işletmelerin erimesinin hızlanması ve bunun da kamu alacaklarından finans alacaklarına, piyasaların kendi iç alacak/verecek tablosundan yeni alımlarla ilgili maliyetlerin artacağına kadar bir dizi gerçeği de tekrar önümüze koyuyor.
Tümünü alt alta koyduğunuzda ise dövizden makro göstergelere, kredi maliyetlerinden yatırım maliyetlerine ve elbette faiz oranlarına kadar tüm başlıkların baskılanacağı bir sürece doğru gittiğimizin habercisi olarak hayatımızda yer alacağa benziyor.
Şimdi asıl soru şu: Dikiş tutmayan bir enflasyonla, şaşacak hedeflere firmaların ve vatandaşın ne kadar dayanma gücü var? Sonuçları belirleyecek olan da işte bu sorunun yanıtı…