ORMANLARIMIZ TÜKENİYOR MU?

21-26 Mart Ormancılık Haftası ve 21 Mart’ta Dünya Ormancılık günüydü.

Ulusal servetimiz olan ormanlarımızla ilgili olarak özellikle  ekolojik dernek ve STK’lar başta olmak üzere yetkili-yetkisiz, bilgili-bilgisiz her kafadan bir ses çıkıyor.  Madencilik, enerji, turizm gibi sektörlere sağlanan tahsisler ile tarımsal alan açma, otel ve site yapımı için çıkarılan yangınlardan dolayı orman alanlarının acımasızca yok edildiği ve ağaçlandırma çalışması yapılmadığı, Ülkemizin çölleştiği yönünde eleştiriler yapılmaktadır.

Dedelerimizden miras kalan ulusal servetimiz yoksa torunlarımıza miras bırakmayacak derecede yok mu ediliyor? Her orman yangınında veya  her hangi bir yerdeki ağaç kesiminde neden, niçin, doğru mu  gibi herhangi bir sorgulamaya gerek duyulmadan histeri kriziyle  “Ormanlarımız yok ediliyor”  diye öfke patlamasına girilmesi, sadece çevreye olan duyarlılıktan mı yoksa bir çoğu dış kaynaklı maddi destekli STK’lar tarafından bilinçli mi oluşturuluyor ?  Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle yıllar itibariyle orman varlığımızın durumuna bakmak gerekir.

 Türkiye Orman Varlığı Yıllar İçinde Artma Eğilimdedir.

Harita Umum Müdüriyesi Matbaasında 1926 yılında basılmış ormanların dağılımı ve ağaç türlerini  belirten Türkiye’nin ilk  Orman Varlığını Gösterir Haritasına göre 1926 yılında Türkiye’nin toplam ormanlık alanı 13.093.380 hektardır.

 (https://web.ogm.gov.tr/Sayfalar/Kurulusumuz/OsmanliHaritasi.aspx

Orman Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 2019 yılı Ormancılık İstatistiğine göre yıllar itibariyle orman varlığımız

Şeklinde olup 1926 yılında 13.093.380 hektar olan orman varlığımızın 1973 yılında 20.199.296 hektara ulaşmış olduğu ve sonraki yıllarda da artış eğilimde olduğu görülmektedir.

1926-2019 yılları arasında orman alanlarının bazı bölümleri yıllar içinde kamu yararı nedeniyle madencilik, enerji,  ulaşım, turizm, eğitim gibi ormancılık dışı faaliyetlere tahsis edilmiş olmasına rağmen orman varlığının artma eğilimde olması sözkonusu tahsislerin ormanlık alanlar üzerinde yok edici bir etkiye sahip olmadığını göstermektedir.

Orman alanlarının artmasında, ormancılık teşkilatının özverili çalışması yanında son yıllarda kömür, doğalgaz, elektrik gibi alternatif yakacakların yaygınlaşması, inşaat sektöründe demir-çelik, plastik ürünlerinin kullanımının artması, kırsal kesimden kente göçün artması, çevreye olan duyarlılığın artması gibi sosyo-ekonomik koşullar ile teknik gelişmeler orman üzerindeki baskıyı azaltmasının da etkisi olmuştur.

Yanan Orman Alanlarında Maden, Otel,  Site Gibi Tesisler Mi Yapılıyor?

Her orman yangınında hemen devreye sokulan bir şehir efsanesi de,  maden sahası açmak, turistik otel veya yazlık site yapmak için ormanların özellikle yakıldığıdır. Hatta bu konuda uzman(!) kişiler bir takım yasal düzenleme önerisinde bulunurlar.  Yanan orman alanları ile ilgili olarak Anayasa başta olmak üzere yasal düzenleme mevcut olup orman suçları ile ilgili adli ve idari soruşturmalar yapılmaktadır.

 “ ….. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz… …… Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. …… Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz….” şeklindeki Anayasa’nın 169.maddesi ile yanan orman alanları Anayasal güvence altına alınmıştır. Keza, 6831 sayılı Orman Kanunun  18,19 ve 23. maddelerinde de yanan orman alanlarında ağaçlandırma yapılması dışında herhangi bir şey yapılmayacağı  ile ilgili düzenlemeler mevcuttur.

Yani, herhangi bir orman alanını ormancılık dışı faaliyetlere tahsis edilmesinin yasal yolları  mümkün iken yandıktan sonra o orman alanında yeni orman yetiştirme, ağaçlandırma dışında faaliyet ve eylem mümkün değildir.

Ekolojik Dernek ve STK’ların Samimiyetinin Sorgulanması Gerekir.

Orman alanının kamu yararı nedeniyle ormancılık dışı faaliyetlere tahsis edilmesinde veya herhangi bir orman yangınında kamuoyunu kışkırtan sazı, gitarı ve piyanosuyla sahne alanlar, olay yerine akın ederek boy gösteren siyasisi, sanatçısı ve aktivisti, medya ve sosyal medya kalemşörleri  2019-İzmir ve 2020- Hatay orman yangınlarında olduğu gibi yangınları Terör örgütü PKK’ya bağlı Ateşin Çocukları İnisiyatifi adlı örgütün üstlenmesinden sonra çok az bir kısmı düşük tonda  kınamayı, büyük bir kısmı ortalıkta görünmemeyi, seslerini çıkarmamayı tercih etmişlerdir. Ekolojik kaygı ve düşünce ile hareket eden kişi ve kuruluşlara burada düşen  görev ise dış fonlarla beslendiklerini inkar etmeyen bu tür kişi ve kuruluşların samimiyetlerini sorgulamasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir