Türk ekonomisinin Dolar kapanından ve döviz sarmalından kurtuluşu mümkün mü? Bu sorunun olumlu cevabı; Dünya ekonomisinin ve para-finans sisteminin ABD Dolarının güdümünden kurtulmasına Dünya’daki yerleşik dış ticaret ve ödeme anlayışının kökten değişmesine bağlıdır. Öyleyse cevabını aramamız gereken soru, Dünya çapında böyle bir köklü değişikliğin yapılması mümkün mü? Sorusudur.
Öyleyse, bu sorunun cevabını aramaya, ABD Dolar’ının saltanatını sağlayan hikâyeyi hatırlayarak başlayalım.
Bu satırların yazarı olarak daha önce bu çerçevede başka bir yazımda ifade ettiğim bakış açımı ve düşüncelerimi yeniden hatırlatmak isterim.
Kavram ve Tanımlara Yüklenen Anlamların Etkileri
Bireylerin ve toplumların kavram ve tanımlara yükledikleri anlamların değişmesi ile hayat algıları ve yaşam biçimleri de değişir. Bu değişimlerin zamanla bireyler için kendi akıl güçleri, toplumlar için de kendi iç dinamikleri ile oluşması beklenir. Ancak son yüz yıldır Dünyaya egemen olan ekonomik anlayışa ve yaşam biçimine, bireylerin de toplumların da kavram ve tanımlara yükledikleri anlamlara algı yönetimi yoluyla etkin ve egemen olan bir yapı görüyoruz. Bu yapı Kapitalizmin Emperyalist gücüdür.
İthalat Tanımının Değişen Anlamı ve Emperyalizmin Algı Yönetimi
Coğrafya ve ülkelerin gelişmişlik düzeylerindeki farklılıklar tarih boyunca toplumlar arasında mal ve hizmet alış verişini zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk, ülke içi kaynak ve kabiliyetlerin yetersizliğine çözüm olarak görülmüştür.
Bir Ülkenin ihtiyacı olan mal ve hizmetleri (ülke içindeki kaynaklardan yeterince sağlayamaması durumunda) yurt dışından satın almasına ithalat, ürün ve hizmet fazlasını satmasına da ihracat denilen tanımlamalar “Ulusal Ekonomi” anlayışının ürünüdür. “Kendi Üreticisini Koruma”, “Tam Bağımsız Devlet” ilkeleri ile bağlantılıdır.
Ancak “Küresel Ekonomi” dayatması ithalat ve ihracatı ülkeler için zorunluluk çizgisinden çıkarmış ve bütün dış ticaret kavramlarını serbestlik, piyasa ekonomisi ve fiyat mekanizması çizgisine taşımıştır.
Dünyayı tek Pazar olarak gören -“Küresel Ekonomi” tanımını masumiyet maskesi olarak kullanan- Emperyalizmin ve onun ekonomi öğretisi olan Kapitalist Doktrinin “İthalat-İhracat” kavramlarına getirdiği yaklaşım, bir malın “Dünya pazarlarındaki piyasa fiyatı” anlayışı olmuştur.
Emperyalizm, Kapitalist Doktrin üzerinden gerçekleştirdiği bu anlam değişiklikleriyle sinsi bir devrim yapmıştır. Akademik, siyasi hatta insancıl –hümanist- gerekçelendirmeler ve Uluslararası örgütlenmeler, Anlaşmalar ile “Emperyalist Sermayenin ve Ulussuz Şirketlerin” yönetimindeki “Tek Dünya Ekonomisi” dayatmasının sonucudur.
Ulusal ekonomi anlayışının en güçlü savunma mekanizması olan “Gümrükler” bu küreselci saldırının ilk hedefi olmuştur. Gümrük Politikalarının ülke ekonomisi için koruyucu etkisi önemsizleştirilmiş, gümrüğün sadece bir vergi olduğu algısı oluşturulmuştur. Emperyalizmin sermaye merkezinin İngiltere’den ABD ye geçmesinden sonra ABD Dolarının Finans Kapitalin en büyük gücüne dönüştürülmesi amaçlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Dünya’ya hâkim olan ekonomik ve sosyal çöküş, bıkkınlık, güvensizlik, umutsuzluk ortamı insanın en temel doğal ihtiyaçlarından olan kendini güvende hissedebilmek arzusunun zirve yaptığı bir Dünya kamuoyu yaratmıştır.
İkinci Dünya Savaşının müsebbibi sayılan Adolf HİTLER’in ve Nazi kadrolarının bugün de Dünya ekonomisine hakim olan Roldshilds ve Ford gibi ABD sermayeli şirketlerle ortaya çıkan açık gizli bağlantıları ve bu ailelerin Dünya Dolar İmparatorluğunun ana karargâhı, Dolar basma tekeli elinde olan FED’in (ABD Merkez Bankası) en büyük ortakları olması tesadüf mü?
Savaş sonrası tahrip olmuş Dünyada, ABD ekonomisi dışında güçlü bir ekonomi ve ABD Doları dışında insanların, şirketlerin, devletlerin güven duyabilecekleri özellikle dış ticaretlerinde itibar edecekleri bir dönüşüm aracı, para birimi kalmamıştı. Fırsat bu fırsattı. Ortam hazırlanmıştı.
Önce,1944 Uluslarası Bretton Woods Anlaşması ile ABD Doları, bütün Dünyanın itibar ettiği “Rezerv Para” olarak tanımlanıp Dünya ticaretinin ödeme aracına ve her yerde mal ve hizmet sağlayan sihirli bir güce dönüştürülmüştür. Bu, ABD’ye 6 Cent’lik boyalı kâğıt karşılığında Dünyanın her yerinden 100 Dolarlık mal ve hizmet alabilme imtiyazı demektir. Bu, insanlık tarihinin ilk ve belki de son en büyük soygun kurgusudur.
“Ulusal Ekonomiler” Dolar İmparatorluğunun ve “Küresel Tek Pazar” hedefinin önündeki en büyük engel olarak görülmüştür. ABD Dolarına verilen bu ayrıcalık sonrası, Dünya çapında dolar kullanımını genişletecek, dünya ekonomilerini Dolara bağımlı hale getirecek, dış ticarete dayalı kalkınma modellerini teşvik eden ve Dünya ticaret hacmini (ülkelerin ithalatını) artırıcı (yani dolara ihtiyacı artırıcı) Uluslararası örgütlenmelere, anlaşmalara ihtiyaç vardı.
Bu amaçla, aşağıda başlangıç metinlerinden alıntı yaptığımız bir dizi Uluslararası anlaşma ve kurumun devreye sokulduğunu görüyoruz.
-GATT- 1947(Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması),(Daha sonra DTÖ-Dünya Ticaret Örgütü)-IMF-1944 (Uluslararası Para Fonu),-WBG-1944(Dünya Bankası),-UN -1945(Birleşmiş Milletler),-ICJ-1945 (Uluslararası Adalet Divanı) ve tabi ki bu yapıya bekçilik yapacak olan NATO -1949
Bu Uluslararası örgütlenmelerin ve anlaşmaların başlangıç metinlerine baktığımızda nerede ise hepsinde tekrarlanan şu ortak ifadeler dikkatimizi çeker. Bir kutsal kitaptan alınmış, iyilik meleklerinin insanlara sanki cennet vadeden cümleleri gibi; telkin ve algı oluşturma amaçlı;
“…Dünya genelinde hayat standardını yükseltmek, tam istihdam ve istikrarlı bir şekilde artan reel gelir sağlamak,…dünya kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma hedefine uygun olarak kullanımına imkan vermek .. çevreyi korumak,… ülkelerin ihtiyaç ve endişelerine cevap verecek kaynakları geliştirmek ,… gelişme yolundaki ülkelerin ve en az gelişmiş olanların dünya ticaretinde ihtiyaçları nispetinde pay elde etmelerini sağlamak, ..Dünya halklarının hak eşitliği ilkesini sağlamak,….sorunları çözmede, din, ırk, cinsiyet, dil ayırımı gözetmemek…demokrasi, bireysel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü.. istikrar ve refahın geliştirilmesi…Dünya barışına… insanlığın yüksek değerlerine hizmet” v.b. ifadelerini görmekteyiz.
Amerikan Dolarının Saltanatına Ortak Olan Paralar
Savaş sonrası dönemde güçlenen başka ekonomilerin, Devletlerin paraları da Uluslararası borç ve finans sözleşmelerinde, ödemelerde kişilerin, şirketlerin, bankaların tasarruflarında ve Devletlerin Merkez bankalarınca itibar edilen Dolara alternatif “Rezerv Para” işlevi gücünü kazanmıştır. Özellikle AB Ekonomisini temsil eden EURO, Japon Yeni, İngiliz Paundu gibi paralar bugün arkalarımdaki ekonominin güçleri oranında Doların saltanatına ortak olmuş durumdadır.
Dünya Ticaretinde Kullanılan Paraların Payı ve Döviz Talebini Artıran Sebepler
Yıllık 80 Trilyon ABD Doları büyüklüğündeki Dünya ekonomisinde Uluslararası ihracat tutarı 19 Trilyon USD/ yıl ve bir o kadar da ithalat işlemi olmak üzere, Dünyada üretilen ürünlerin ¼ ü her yıl el değiştirmektedir. Bu, Dünya çapında yaklaşık 40 Trilyon USD lık bir ticaret hacmine ve parasal işleme neden olmaktadır. Bu parasal işlemlerde ödemeler % 40 (Yaklaşık 16 Trilyonu) USD, %35’i (14 Trilyonu) EURO ve % 25’i (10 Trilyon u) Paund, Yen ve diğer para birimleri ve kıymetli madenler ve mal takası biçiminde ile yapılmaktadır.
Dünya Ticaretinde ithalat ve ihracatın bir elden, bir noktadan ve aynı zamanda yapılmamakta olması, aksine 216 ülke arasında 5019 katagoride binlerce cins eşyanın on binlerce şirket tarafından milyonlarca işlem üzerinden gerçekleşmekte olması Dünya Dış Ticaretine 20 TRİLYON USD DEĞERİNDE EMTİA konu olmasına rağmen Dünyada 40 TRİLYON DOLARLIK BİR TİCARET HACMİ VE PARA HAREKETİ YARATMAKTADIR. ( Sadece Türkiye’de yıllık İthalat ve İhracat 7 Milyon 100 bin işlem üzerinden gerçekleşmektedir).
Bu yapı Uluslararası Finans Kapitalin USD ve diğer rezerv paralar aracılığı ile dünya ekonomisi üzerindeki egemenliğini ve sömürüsünü sağlayan dağınık yapıdır.
Dünya dış ticaretinin bu çoklu ve dağınık eş zamansız yapısı ithalatçı ve ihracatçı konumunda olan taraflardan her birisinin ithal edeceği emtia kadar kendisinin, ihracat yaptığı emtia kadar da mal sattığı karşı ülkenin her bir işlem için global döviz piyasasından ayrı ayrı DÖVİZ talebine neden olmaktadır.
Bu yapı içinde Dünya ölçeğinde gerçekleşen 20 Trilyon USD lik emtia değiş tokuşu Global Döviz Piyasası dediğimiz piyasadan (Finans-Kapitalden) başta USD, olmak üzere EURO, Paund ve Yen gibi 40 Trilyon USD lik bir “Rezerv Niteliği Olan Para” talebine dönüşmektedir. Bunun anlamı Dünyada ticareti yapılan mal bedelinin bir misli döviz talebi yaratan “Yapay-FİKTİF” TALEP ARTIŞIDIR.
Örneğin, Türk ekonomisi 220 Milyar USD İthalat için kendisi dış ödeme yapmak üzere ve 170 Milyar USD da İhracat ile mal sattığı ülkelerden ödeme alabilmek üzere Global Döviz Piyasasından toplam 390 Milyar USD döviz talebine neden olmaktadır.
Örneğin Türkiye’den Rusya’ya 5 Bin USD lik Domates ihracatı karşılığında Rus ithalatçı firma Türkiye’ye ödemek üzere Global Döviz piyasasından 5 Bin Dolar Talep ederken aynı anda Rusya’dan balık ithal eden başka bir Türk firması da Global Döviz piyasasından 10 Bin USD talep etmektedir. Bu iki işlem Finans-Kapital’den toplam 15 Bin USD Döviz talebi yaratır. Hâlbuki Rusya- Türkiye arasındaki bu iki işlemin doğurduğu döviz farkı, rezerv para ihtiyacı (İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET AÇIĞI) kadardır. İki ülke arasında bir ödeme anlaşması olması halinde Türk tarafının Rusya’ya 5 Bin Dolar ödemesi iki ülke arasındaki hesabı sıfırlayacaktır. Bu durumda Global Döviz Piyasasından talep edilecek döviz miktarı 15 Bin USD olmayıp sadece 5 Bin USD olacaktır.
Bu örnekten hareketle; Türkiye’nin Dış Ticaret açığı 220-170 = 50 Milyar USD olduğuna göre Türkiye’nin Dış Ticaretinin tamamının karşılıklı ödeme anlaşmaları ile yaptığını varsayarsak Türk ekonomisinin dış ticareti yoluyla Finans-Kapital’den bir yıl içinde yaratacağı Döviz talebi etkisi 390 değil sadece 50 Milyara düşecektir.
Nasıl Bir Ödeme Anlaşması
Gerek Dünya ticaretinin gerekse borçlanma ve kredi sözleşmelerinin bağımlı hale getirildiği, başta USD olmak üzere “Rezerv Para” kabul edilen EURO, Paund gibi paraların Dünya ekonomisinde, emperyalizmin temsilcisi ve Finans-Kapitalin ortağı ülkelerin parası olması bu ülkelerin dışındaki ülke ekonomilerini Dolarizasyon Rezerv Para tahakkümü altına sokmuştur. Bu sistem, emperyalizmin Dünya ekonomisini sömürme aracı olmasının yanında,-parasal operasyonlarla- siyasi egemenlik sağlayıcı bir silah olarak da kullanılmaya başlanmıştır.
Mazlum milletlerin yaşam hakkını korumak ve emperyalist sömürüye son vermek “Dünya ekonomisine hâkim olan Dolarizasyondan ve “Rezerv Para” bağımlılığından kurtulmakla mümkün olacaktır.
Ancak, yaklaşık 65 yıldır Dünya ekonomisine ve Uluslararası her türlü parasal işleme damgasını vuran bu sistemden bugünden yarına bir anda ve tek başına kurtulmak hiçbir ülke için mümkün gözükmemektedir. Bu konuda çözüm yaratabilmek “rezerv para” sisteminden, finans-kapitalin sömürüsünden ve ABD’nin hegamonyasından rahatsız olan ülkeler arasında bir işbirliği ile mümkün olacaktır.
Geçmişten gelen, şirketler arası ve uluslararası uzun vadeli bağlantıların, taahhütlerin, alışkanlıkların bu sistemin dışına çıkmak için bir geçiş dönemi uygulamalarına ihtiyaç olacağını kesin göstermektedir. Bu geçiş süresi dış ticarette “rezerv para” ların efektif kullanımını FİKTİF hale getirecek bir sistemin uygulanacağı dönem olacaktır.
Kapandan Çıkış Yolu
Her şeyden önce Türkiye Serbest Kur – Denetimsiz Kambiyo sisteminden vazgeçmelidir.
Dış Ticaret Ödeme anlaşması yaptığımız ülkelerin Merkez Bankaları arasında karşılıklı ortak bir “TİCARİ ÖDEMELER TEK HESABI” açılmalıdır. Bu hesabın çalışma prensipleri;
1-Karşılıklı ihracat işlemlerinin başladığı, gümrük beyannamelerinin tescil edildiği tarihlerdeki her iki ülkenin parasının USD -ya da seçilecek başka bir rezerv para- karşısındaki çapraz kurlarını esas alan,
2-Her ülkenin ihracatçısına bu “Tek Hesap” tan kendi milli parası ile ödeme yapacağı, bu ödemelerin ithalatçı taraf ülkenin “Tek Hesabına” ithalatçının mal bedelini bu malın ihracatı sırasında belirlenen çapraz kur üzerinden milli para ile kendi ülkesi Merkez Bankasına ödemesi biçiminde düzenlenmeli, teknik evrak akışı ek protokollerle detaylandırılmalıdır.
Bu şekilde işleyen geçiş dönemi uygulaması ile USD – rezerv para baz alınarak çapraz kur hesabıyla emtia değerinin belirlenmesini FİKTİF REZERV PARA UYGULAMASI olarak adlandırabiliriz. Bu uygulama iki ülke tarafından anlaşma ile belirlenen hesap dönemi sonunda ya gelecek yıla aktarılan ya da EFEKTİF DÖVİZLE ödenen iki ülke arasındaki Dış Ticaret Açığı kadar bir “DÖVİZ”le kapanacaktır.
Esasen böyle bir düzenleme iki ülke arasındaki ticarete konu olan malların fiili ihracat işlemi sırasında iki ülke parasının (USD veya EURO) seçilen “rezerv para” karşısındaki ÇAPRAZ KURLARIN esas alınması fiili Döviz ihtiyaçlarını ortadan kaldıracak ancak mal bedelinin alışılmış uluslararası para değerleri üzerinden ticaretine imkân vereceği için MİLLİ PARALARLA ÖDEME SİSTEMİNİ uygulanabilir hale getirecektir.
Serbest Kur-Kontrolsüz Kambiyo sistemi bu yüzden ulusların para piyasalarını Global Döviz Piyasasına bağımlı kılan Finans Kapitalin en önemli sömürü sistemi ve dayatmasıdır. Her ülkenin kendi paraları ile ticaret yapmak üzere bu şekilde karşılıklı anlaşmış olmaları halinde Finans Kapitalin Global Döviz Piyasasından diğer Dünya ülkelerinin döviz talebi sıfıra inecektir. Şu anda yıllık 40 Trilyon USD değerindeki Dünya Dış Ticaret hacminin yarattığı “Rezerv Para” talebinin sıfırlanması Empeyalizmin ve ABD hegamonyasının aort damarının kesilmesi demektir.
21 Mart 2021,Florya,İstanbul
Nurettin ERGÜN
İktisatçı-Eski Gümrük Başmüfettişi