Ekonomik Reform Paketi, bugün Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmasıyla birlikte Türkiye gündemine önemli bir giriş yaptı. Uzun süredir beklenen ve sektör temsilcileriyle de diyalog halinde oluşturulan paket kimisi için beklentileri karşıladı kimisi için yetersiz kaldı. Biz de bu yazıda Reform Paketi’nin Türkiye’nin içine girdiği siyasal ve ekonomik durumun ihtiyaçlarına hizmet edip etmediğini öne çıkan bazı maddeler ekseninde tartışacağız.
BAŞLANGIÇ: ENFLASYON
Pakette önemle vurgulanan başlıklardan biri enflasyon. Enflasyon hedeflemesi konusu bir süredir sıkça yetkili çevrelerce de tekrarlanıyor. Bubaşlık altındaki maddelerin büyük kısmının tarım ürünlerine yönelik maddeler olduğu görülüyor.Maddeler, “erken uyarı sistemi” ile başlıyor. Erken uyarı sistemi geçtiğimiz aylarda zaten uygulanmaya başlamıştı, şimdi bu pakette ele alınmasıyla sistemin daha geniş bir devlet politikası şeklinde uygulanma niyetinin olduğunu söyleyebiliriz. Sistem aslında üretimi, toptan satışı ve perakende satışı ayrı ayrı inceleyerek her alandaki fiyat artışlarını denetlemeyi ve bu yolla aşırı fiyatlandırmaların kaynaklarını tespit etmeyi hedefliyor. Bu önemli bir hedef, zira son aylarda artan şekilde karşımıza çıkan yapı şuydu: üretici ucuza satıyor ama tüketici pahalıya alıyor. Bu durum hem üretimin hem de üretimin önemli bir dinamosu olan tüketimin yavaşlamasına yol açıyor. Acilen çözülmesi şart. Bu çözüm ihtiyacı bugün erken uyarı sistemini ortaya çıkardı, ilerleyen zamanda gündemimize üretici ve tüketici kooperatiflerini de sokacaktır. Çünkü erken uyarı sistemi tarlayla market arasındaki yıllardır tartışılan fiyat farkını düşük seviyelere indirmek açısından tek başına yeterli değil.
İkinci madde, henüz bir yılı dahi doldurmamış çok yeni bir uygulama olan Dijital Tarım Pazarı’na yönelik. DİTAP’ın tarlada ve halde kayıp ve israfın önlenmesi için kullanılması paketin içinde. Tabii bu uygulamanın sağlıklı işlemesi için DİTAP’ın yaygınlaşmasına ihtiyaç var çünkü artan malın nakliyesi genel nakliyenin dışında bir iş gücü ve zaman gerektirecek. Bunların karşılanması için nakliye işlemini kimin yapacağı sorusu ortaya çıkacak. Bu da DİTAP’ın yaygınlaşmasıyla ve yine kooperatifleşmeyle sağlanabilir.
Sözleşmeli tarım mekanizmalarının geliştirilmesi de yukarıdaki iki amaca hizmet etme potansiyeli taşıyan bir yöntem. Tarıma enflasyon hedeflemesinde bu denli büyük pay ayrılması da dünyada özellikle pandemi etkisiyle tarımda korumacılığın gelişmesiyle yakından bağlantılı.
Enflasyonla ilgili reformlar kapsamında daha genel ve önemli bir reform da kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyat artışlarının “gerçekleşen enflasyon yerine hedef enflasyona göre” yapılacak olması. Bu özetle şu demek: kamu, fiyatların genel seviyesine kendini adapte etmekten ziyade ulaşmak istediği fiyat seviyesine yönelik olarak fiyat belirlemesi yapacak. Bu da devleti, müdahale edici bir özne olarak enflasyonla mücadelenin daha fazla içine sokan, enflasyon hedeflemesi yapmanın altını daha çok dolduran önemli bir gelişme.
DEVLETİN EKONOMİDEKİ YERİ
Kamu maliyesine yönelik alınacak tedbirlerde “bütçe dışında gerçekleştirilen özel hesap uygulamalarının acil ve zorunlu olanlarla sınırlandırılması” ve “taşım alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına sınırlamalar getirilmesi” sonucu uygulamada belli olacak önlemler olmasının yanında, bir devlet yapısı olarak yolsuzlukla mücadelenin olgunlaşmasında yer alabilecek gelişmeler. Tabii kamu maliyesine yönelik düzenlemelerin bugün daha ziyade dışarıya karşı “güvenilirliği arttırmak” amacıyla yapıldığı ortada. Bunun yanında, yolsuzluğun ülkelerin uzun süreler -hükümetlerden değişse de- uğraştığı sorunlardan biri olduğu açık bir gerçek. Bunun bir hükümet eylemi olmasının yanında, her hükümet tarafından yolsuzlukla mücadelede kullanılabilecek alt yapıya katkı sağlama potansiyeli var. Paketle gelişecek teamülün yasal düzenlemelerle desteklenmesi de faydalı olacaktır. Kamu maliyesi politikasının ana amacı yabancı yatırımcının güvenini kazanmaktan ziyade ülkede gelir adaleti ve refah artışı sağlamak olmalı. Yabancı yatırımcının güvenini kazanmak ancak bu hedefe hizmet ettiği sürece doğrudur.
Kamu maliyesine yönelik olarak “kamu alımlarını yerli ürünlere yönlendirmek”, “stratejik sektörlerde yerliliği artıracak ve teknoloji transferini sağlayacak alım garantilerinin önünün açılması” ve “Kamu Özel İşbirliği Kanunu’nun hazırlanması” plan gerektiren ve yazının devamında değineceğimiz KİT’lere yönelik yeni yaklaşımın besleyeceği girişimler. Bu girişimlerle devlet, Türkiye’de üretimin geliştirmesine yapacağı katkıyı artırıyor.
Pakette, kamu borç stokunda dövizin payının azaltılacağına ve Türk Lirası ile borçlanma yapılacağına da değiniliyor. Bunun adını koymak lazım. Dövizle borçlanmamızın en büyük bölümünü oluşturan nedir? Dolardır. O halde bu uygulama bir ters dolarizasyon uygulamasıdır. Kamu borç stokunu dış şoklara karşı duyarlı hale getirmek Türkiye ekonomisini dış şoklara karşı duyarlı hale getirmenin yalnızca bir parçasıdır. Demek ki, ters dolarizasyon ekonomiyi bütüncül olarak dış şoklara karşı duyarlı hale getirmekte başvurulacak önemli bir politikadır. Bu yüzden, ismini koyarak uygulanması ve kapsamlı ele alınması gerekiyor.
ÜRETİM
Yatırımların Teşvik Edilmesi başlığı altındaki bölümlerde bürokratik aşamaların azaltılacağının ve kolaylaştırılacağının izleri karşımıza çıkıyor. Bu, uygulamada anlaşılacak olmasının yanında, fikir olarak Türkiye’nin içine girmesi gereken yeni üretim süreci açısından önemli bir adım. Bunun yanında, yatırımların arttırılmasına dair kolaylaştırıcı adımların yeni yatırımcıların piyasaya girmesine ve yeni iş alanları oluşturulmasına da katkı sağlayacağı garanti altına alınmalı. Aksi durumda yatırımların, özellikle planda vurgulandığı üzere “yüksek katma değerli” yatırımların kolaylaştırılması her zaman tekelleşme gibi bir tehlikeyi de içinde barındırmaktadır. Böyle bir senaryoda yatırım geliştirmesi planı şirketlerin insafına kalmış olur.
Ayrıca, Türkiye’nin “yüksek katma değerli” üretim diye özel bir hedefe saplanması doğru değildir. Bugün Türkiye’de çalışabilecek yaştaki nüfusun yaklaşık %50’si yani yarısı iş aramamaktadır. İş arayanların ise %13’ü yani 4 milyon kişi iş bulamamaktadır. Bu oranlar büyük ekonomilerde sırasıyla ortalama %20-25 ve %5 civarlarındadır. Yani Türkiye’de hem iş aramayanların hem de aramasına rağmen bulamayanların sayısı oldukça yüksektir. Yüksek katma değerli üretim genelde teknoloji yoğun bir üretim şeklidir. O yüzden Türkiye ekonomisinin en yakıcı sorunu olan işsizlik ve iş gücüne katılımın düşüklüğüne çare olamaz. Nihayetinde üretimi yapacak olan -genel anlamıyla- işçidir. İstihdamı arttırmayı hedeflemeyen bir yatırım teşviki bu yüzden başarılı olamaz. O yüzden yatırımı arttırmaya ve büyümeye yönelik stratejiler uygulanırken istihdamın buradaki yeri her zaman sorgulanmalıdır. İstihdama dolaylı katkı ile doğrudan katkı arasında toplumsal fayda açısından önemli farklar oluşur.
Söz konusu başlık altında küçük bir kısım olarak verilen ancak çok önemli olan maddelerden biri de kamu kaynaklarının etkinliğini ve verimliliğini artırma için tüm destek uygulamalarının ilke ve esaslarını belirleyen, etki değerlendirmesi yapılmasını mümkün kılan bir çatı mevzuat oluşturulmasıdır. Bu kurumlar ağırlıklı olarak Kamu İktisadi Teşebbüsleridir. Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçtiğimiz hafta bunlara dair yaptığı vurguların yanında bugün de bazı KİT’lerin uluslararası alanda rekabet gücü elde etmesine dair çalışmalar yapılacağını söylemiştir. Bu vurgular Türkiye’nin kendini yakıcı şekilde hissettiren planlı ekonomi ihtiyaçlarına hizmet ediyor, daha da öne çıkarılmalarına ihtiyaç var.
DİJİTAL PARA
Finansal Sektör başlığı altında vurgulanan en önemli madde dijital paranın altyapı çalışmalarının başlatılmasıdır. Milli dijital para, “otoritesiz” kripto paraların yıkıcılığına karşı ulus devletler için önemli bir kalkandır. Bu konuda önemli girişimleri Çin Halk Cumhuriyeti yaptı. Avrupa Birliği ve hatta Amerika Birleşik Devletleri’nin de dijital para çalışmalarını artıracağı, kripto paralara yönelik yasal düzenlemeler yapacağı bir dönemin içindeyiz. Bunun sinyalleri çeşitli yetkililer tarafından bir süredir veriliyor. Türkiye’nin de burada gecikmeden yerini alması çok önemli.
KURUMSALLAŞMA
Paket önemli oranda kurumsallaşma ve kurumları arttırma hedefleri de içeriyor. Yeni kurulacak kurumlarla ilgili büyük yorumlar yapmanın henüz mümkün olmadığını düşünüyorum. Kurum ve işleyişe dair değişiklikler kendini kervanın yola çıkmasıyla belli edecek. Ancak bunların arasında bir kurum öne çıkıyor o da yeni kurulacak Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu. Kurum, gözetim ve denetim sorumluluğunun farklı idarelere dağılmış olmasının getirdiği zaman ve emek gücü israfının önüne geçmeyi ve hızlı müdahale kapasitesini geliştirmeyi amaçlıyor. Bu kurumun işleyişi Türkiye’nin üretimi arttırmasında ve ticareti buna hizmet edecek şekilde geliştirmesinde önemli olacak.
İSTİHDAM
İstihdama dair öneriye aslında yukarıda değindik. İstihdamda yapılacak reform, yatırım ve üretimde yapılacak reformla birlikte olursa gerçekçi olur. Aksi durumda, pakette belirtilen gelişmeler yalnızca günlüktür. İstihdam ise günlük bir sorun değil, uzun vadeli bir plan meseledir. İstihdam reformları pandeminin çeşitli yaralarını sarabilecek ve günü kurtarmak açısından bazı faydalar getirecekse de yetersiz bir plan olduğunu düşünüyorum. Yeterli olabilmesi için toplam işgücü ihtiyacını arttırmak ve iş alanı yaratmak gerekir.
SONUÇ
Ekonomik Reform Paketi, Türkiye’nin içine girdiği süreçteki ekonomik sıkıntıları ama özellikle kısa vadeli ekonomik sıkıntıları yansıtıyor. Kısa vadeli sıkıntıları yansıtması, doğrudan yakıcı sorunları ele aldığı anlamına gelmiyor. Paket’ten Türkiye’nin ihtiyaçlarına yönelik önemli farkındalıkların olduğu ve bunlara dair girişimlerde bulunulacağı çıkıyor. Ancak Paket Türkiye’ye bütüncül bir ekonomi politikası sağlamıyor. Ekonomik Reform Paketi’nden yola çıkarak gidebileceğimiz önemli yerler var ancak elimizde kapsamlı bir harita olmadığı için önümüze bir tepe çıktığında hala ne yapacağımızı şaşırabiliriz. En nihayetinde bugün açıklanan yalnızca bir pakettir, bir kalkınma planı değildir. Bu açıdan cevapları 10 yıl sonra doğacak sorunlardan ziyade bugün gündemdeki konulara dairdir. Bazı başlıklar, kapsamları geliştirildiğinde ve bütüncül ele alındıklarında Türkiye’nin elindeki haritaya eklenebilecek potansiyel yolları bize gösterebilir.