Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko, RIA Novosti haber ajansının yaptığı söyleşide “Hem Merkez Bankası hem de hükümet, devlet başkanının geçmiş yıllarda talimat verdiği üzere dolarizasyonu tersine çevirme politikası izliyor” dedi. Matviyenko, Rusya’nın döviz rezervlerinde doların payının azaldığını ve ülkenin ABD devlet tahvillerine yatırımının 10 yıl öncesindeki seviyenin 30’da birine indiğini aktardı.
Lotus News’in haberine göre Matyivenko, Rus parlamentosunun da desteklediği bu politikanın, ülkenin egemenliğini güçlendireceğini ifade etti. Rublenin desteklenmesi, vatandaşların milli para birimine güvenini de arttırıyor.
Dolara Karşı Yuan ve Yen Aşısı
Geçtiğimiz haftalarda yapılan duyuruda Rusya Maliye Bakanlığı, Çin yuanı ve Japon yeninin Rusya Ulusal Varlık Fonu’nun yasal para birimi yapısına dahil edildiğini duyurmuştu. Dolar ve avronun payları %45’ten %35’e düşürülürken yuanın payı %15’e, yenin payı %5’e çıkartıldı.
Dolar Zehri
Sputnik’in haberine göre geçtiğimiz ay Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov “ABD’nin mali ve ekonomik sisteminden kendimizi uzaklaştırmalı ve sürekli düşmanlık eylemlerinin bu zehirli kaynağına bağımlılıktan kurtulmalıyız. Her türlü işlemlerde doların rolünü azaltmamız gerekiyor.” açıklamasında bulunmuştu.
Ryabkov, ABD yaptırımlarının Rus bankalarını, şirketlerini, petrol ve gaz sektörünü, üst düzey yetkilileri ve iş insanlarını etkilediğine dikkat çekmişti.
Yükselen Rezerv: Altın
Hürriyet’in haberine göre, Rusya’nın uluslararası rezervlerinde altının payı Ocak ayında ilk defa doları geçerek yüzde %22,9’a yükselmişti.
Rusya’nın doları azaltarak yerine altın, yuan ve avro koyma çalışmaları, Mart 2018’deki ABD yaptırımlarından beri sürüyor.
EKOPOLİTİKA Yorumu
Rusya’nın Mart 2018’den beri süren ters dolarizasyon çalışmalarına bugün, avronun azaltılması çalışmalarının da eklendiğini görüyoruz. AB’nin son aylarda Rusya’ya yönelik yaptırım kararı almasının avronun azaltılması çalışmalarında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, Kuzey Akım – 2 boru hattı çalışmalarının devam etmesi ve Almanya’nın bu konuda kararlı ve net bir tutum alması Rusya-AB ilişkilerindeki gerilimi yatıştırabilecek önemli bir fırsat olma özelliğini koruyor. AB’ye enerji tedariki konusunda Rusya, ABD ile rekabet halinde. Bu rekabet AB içerisindeki güç mücadelelerine de yansıyor. AB yaptırımları başlarken, Almanya’nın Kuzey Akım – 2’de tavizsiz tavır alması da bu ikiliğin en önemli örneği. Bu açıdan, avronun rezervlerde oranının azalmasının sürekli olacağını söylemek zor görünüyor.
Bunun yanında, doların rezervler içindeki payının azaltılması politikası Rusya – ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin karşılıklı çıkarlara değil, bir tarafın öbürünün üzerinde egemenlik kurmasına dayandığını gösteriyor. Dolar bağımlılığı, Rus ekonomisi üzerinde ABD’ye bir yaptırım gücü veriyor. Bugün ters dolarizasyonun en önemli nedeni, bu yaptırım gücüne karşı Rusya’nın yeni alternatifler geliştirebilmesi ve başta Çin’i sonra da Japonya’yı önemli ticaret ortakları olarak konumlandırabilmesi. Bu ülkeler arasındaki ticaret, karşılıklı ekonomik çıkarlar içeriyor. Bu çıkarların başında da ABD dolarının yaptırım kuvvetinin kırılması geliyor. Bu açıdan, Rusya’nın yuan rezervini arttırması ve yıllardır alternatif bir araç olarak tartışılan altın rezervlerini -Türkiye’nin yaptığı gibi yükseltmesi- bu yaptırım kuvvetinin kırılmasında önemli araçlar olacağa benziyor.
Özellikle enerji alanındaki Kuzey Akım – 2 gibi hatlar ve Çin’in başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi, doların ülkeleri üzerindeki etkinliğini kırmak isteyen devletler için önemli fırsatlar sunuyor. Rusya’nın ters dolarizasyon çalışmalarına başlayabilmesindeki önemli etkenlerden biri de komşularıyla ekonomik ilişkilerini geliştiren bu projeler.
Türkiye Ne Yapacak?
Türkiye de benzer tehditleri göz önünde bulundurarak altın rezervini ciddi şekilde arttırma ve çeşitli ülkelerle yerel paralarla ticaret çalışmalarına başlamıştı. Kuşak ve Yol Girişimi içinde Türkiye’nin aldığı rol, Çin’e ve Rusya’ya ilk kez gönderilen blok ihracat trenleri ve TANAP gibi projeler Türkiye’nin elini bu açıdan güçlendiriyor. Altın rezervi ve yerel paralarla ticarete dair çalışmaların önümüzdeki süreçte artacağını söyleyebiliriz. Bunun yanında, bu çalışmaların hızını arttırması ve tüm ekonomi politikasıyla tutarlı şekilde gerçekleştirilebilmesi için Türkiye’nin topyekun bir ters dolarizasyon uygulamasına geçmesi gerektiği açık.
Ters dolarizasyona dair çeşitli otoritelerce birkaç açıklama yapıldı. Ancak, bunun yalnızca para politikası ile faizlerle oynayarak çözülmeye çalışıldığını, bu yüzden bu konuda net adımların atılmadığını görüyoruz. Bu şartlarda Türkiye’nin altın rezervini arttırmasının etkisi ekonomik bağımsızlığın sağlanması açısından zayıf kalacaktır. Keza, komşu ülkelerle yerel paralarla ticaret de Türkiye’de ters dolarizasyon olmadığı sürece yavaş gelişecektir.
Para politikasının dolara olan talebi düşürmekte ancak geçici bir araç olduğu, gerçekte çözüm sunmadığı son 5 yılda iyice ortaya çıkmıştır. Buna rağmen sadece faiz değişiklikleri ile çözümler aramak Türkiye’yi en sonunda dolar bağımlılığına daha çok itmektedir. Türkiye’nin rezervlerle ve ülkedeki döviz oranlarıyla ilgili yapacağı müdahaleler bu açıdan topyekun müdahaleler olmalıdır. Aksi durumda, rezervleri değiştirmeye yönelik diğer çalışmalar cılız kalma ya da hatta başarısız olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Kaynaklar: